Etiket arşivi: marka abercrombie

Marka: Abercrombie & Fitch Co. (Abercrombie)

Blogumun ilk zamanlarında yazmak istediğim bir konuydu. Vakit bu vakitmiş meğer…
Konumuz Abercrombie & Fitch (A&F).

Bir İstanbullu için A&F, Beşiktaş, Bakırköy veya Kadıköy pazarından alınabilecek normalden biraz daha pahalı olan, üzerinde geyikimsi bir imge bulunan hoş renkli genç işi bir marka sayılıyor. Bizim için bir Zara’dan pek farkı yok gibi duruyor. Fakat sevgili blogseverler olay aslında hiç öyle değil. A&F’nin imajı sizin, benim, Hamlet’in, Aslı’nın bildiği imaj değil. Çünkü Aslı gerçek Abercrombie mağazası görmedi. Ben? gördüm efendim.. En sonra paylaşıyorum bu bilgimi.. Ayrıca belirtmem lazım, Abercrombie mağazası dünyada sınırlı.. Ferrari gibi, Lamborgini gibi. Çünkü patron siz değilsiniz o. Ona ulaşmak için yol katetmeniz lazım.
Nerelerde mi var?
Amerika, Kanada, İtalya(sadece Milano), Japonya (sadece Tokyo), İngiltere (sadece Londra).
yani Amerika ve Kanada’da çok yaygın fakat diğer yerlerde toplamda 3 adetcik var.

A&F bay bayan çocuk için tişörttü, gömlekti, kot pantolondu, parfümdü bu gibi şeyler satan bir giyim markası. Asıl hedef kitlesi 18-22 yaş arası gençler.

Haydi bakalım bu markayı bütünleşik pazarlama iletişimini ele alış şekliyle bir inceleyelim.

Marka: Abercrombie & Fitch Co. (Abercrombie)
1999’da Amerikadaki satışı: 1.04 milyar dolar
1999 net geliri: 149.6 milyon dolar

Yüksek gelirliler için casual diye tabir edilen giyim ürünleri, aksesuarlar üretiyor. Modayı takip eden kesime satmaya çalışıyor. Marka imajını korumak için birinci kalite promosyon ürünleri kullanıyor. Genelde son trendleri takip ediyor. Markanın var olduğu pazara bakarsak Amerika’da Perakende giyim sektörü, rekabetin çok yüksek olduğu bir sektör.

Abercrombie’nin birincil rakipleri: Gap Inc. (The Gap, Banana Republic, ve Old Navy) ve J. Crew.

Marka Konumlandırma: Pazarın rekabetçi durumu dolayısıyla Abercrombie & Fitch müşterilerin isteklerine odaklanmak zorunda. Yüksek kalitede hizmet sağlayarak rekabetçi ortamda avantajı konumunu korumak zorunda.

Markanın başarılı olduğu alanlar marka imajı, hizmet ve kalite üstünlüğü. Markanın başarısı bu mesajını vermede ve bu üstün olduğu alanlar konusunda müşteriye sağlıklı biçimde ulaşabilmesinde yatıyor. Yani rakiplerine markalara kıyasla…Aynı anda da kar marjını sağlıklı bir biçimde koruyor.

Abercrombie & Fitch kendisini şöyle konumlandırıyor:

The Gap for Generation Y with its flagship stores.


Çevirmek zor ama
En çok satan ürünleriyle Y jenerasyonu için bir geçit. şeklinde çevirebilirim.
18 – 22 yaş arasını hedefleseler de reklamlar, pazarlama aktiviteleri genelde gençleri hedef aldığını gösteriyor.

Veeeeeee erotik yani seks içerikli şoklayıcı pazarlama faaliyetleri var… Sınırları da geniş.. Yani geniş derken, hem homoseksüel hem de heteroseksüelleri hedefleyen seks içerikli reklamlar yapıyor. Malum bu çağdaki gencin merakı o yönde olunca marka da bundan faydalanmak için o yöne eğiliyor. Bu tür pazarlamaya Shockvertising deniyormuş. Aklımızda bulunsun.
Hemencecik web sitesinden bir görüntü ile gözlerimizi gönüllerimizi renklendilerim…


Neler var shockvertisingde ve Abercrombie’nin pakedinde?
Provokatif resimler (Bruce Weber çekiyormuş)
Resimlerde kimler neler var?
İki cinsiyetten atletik yapılı, yarı giyinik, ve seksi tavırlar içerisinde bulunan insanlar, çıplaklık, alkol,
voyörizm (röntgencilik), homoerotiklik, arzulama, düş kırıklığı gibi ögeler.
Weber’in resimleri tahrik edici, harekete geçirici, baştan çıkarıcı, iç dünyayı çalkalayıcı, istek uyandırıcı…

Yani gençleri yakıyor geçiyor biçiyor. Öyle diyeyim. Başarı da işte bu resimlerden geliyor.

Son söze gelirken, markanın geleceğine bakalım isterim. Yolu açık… Fakat aynı şekilde seks içerikli reklamlara devam etmeli. Trendini ancak bu şekilde canlı tutabilir.


Son sözden sonra asıl eğlenceli kısma geliyoruz. Hiç bir gerçek Abercrombie mağazasına girdiniz mi?
Efendim ben girdim. Ortam şöyle: Yarı karanlık hafif loş bir ortam… Kapıda kocaman bir abercrombie giydirmesi yapılmış pano var. Onun önünde bir yakışıklı duruyor. Kot pantolon, gömlek, tabii ki de gömleğin önü iliklenmemiş. Kaslı bir vücut çarpıyor gözünüze ve yüz de çok fena değil.. Karşısında bir bayan aynı hoşlukta, kıyafetine bakamadım ama kadınsılığı öne çıkartacak şeyler giymiş olmalıydı.. Elinde polaroid makina..
Tabi şunu söylemedim. Mağazaya girebilmek için dışarıda 4-5 metrelik bir kuyruk var.. Girince bu manzara ile karşılaşıyorsunuz ve o yakışıklı gencimizle resim çektirebiliyorsunuz.. 🙂
BKZ:

Ve bu şekilde de koyup elinize veriyorlar anı diye…
İçerisi karanlık demiştim. Tabii ki de müzik çalıyor böyle neredeyse disko gibi.. Bir disko topu yok 🙂 Dans edenler var.. Eee tezgahtarların işi ne sandınız? Dans etmek!! Öyle yardım etmek zorunda da değiller. Kafalarına göre 🙂

Kasa kuyruğu dışarıdaki kuyruğun yarısı kadar vardı. İçeride resim çektirmiyorlar fakat bir tane çekmeye çalıştım…

Ve kıyafetler de bakmaya elverişli şekilde dizilmemiş. Görmeye, görüp hemen almaya göre yerleşetirilmiş. Gardrobunudaki gibi katlı katlı duruyorlar birbiri üstüne. 🙂 Yani alıcısı zaten biliyor bunun neye benzediğini alsın kasaya gitsin şeklinde..

Hey gidi koca dünya diyorum.
ve bir sonraki yazıma ne yazsam diye düşünerek (hoş aklıma var birşeyler) yazımı bitiriyorum.

Geyikten bahsetmedim ya, geyik bunların logosu geyik 🙂