Etiket arşivi: Michael Porter

Michael E. Porter Türkiye’nin durumunu ele alıyor…

Gazeteleri takip edebildiğim kadarıyla etmeye çalışıyorum. Bugün dikkatimi birşey çekti ve sizlerle paylaşmak istedim. Michael E. Porter 17 Ekim Cumartesi günü Turkcell’in katkılarıyla İstanbul’a gelmiş. Bay Porter, rekabet stratejisi oluşturma alanında önde gelen bir isimdir ve kendisi Harvard Business School’da profösördür.

Porter, 2,5 saat süren bir konferans boyunca Türkiye’nin dünya ekonomisinde rekabet gücü konusunda yaptığı kapsamlı çalışmaları ele almış. Kendisi çok uzun süredir Türkiye’yi inceliyormuş. Yazının geri kalanı Milliyer Gazetesi köşe yazarı Meral Tamer’e aittir.

Potansiyel büyük, ama…
Porter’ın görüşlerini bir sonraki yazımda detaylı anlatacağım. Özetle söylediği şu: “Büyük bir potansiyeliniz var; bunun temel nedeni de coğrafi konumunuz; yer aldığınız bölge. Pek çok ülke, böyle bir coğrafi konuma sahip olabilmek ve ondan yararlanmak için canını verirdi! Ama siz, elinizin altındaki bu potansiyeli kullanabilecek misiniz? İşte esas mesele bu.”
Porter Türkiye’yi 1950’lerden beri incelemiş. Rakamları bize grafiklerle gösterirken özetle dedi ki: “1950’den 2001’e kadarki dönem pek başarılı değil; çok inişli-çıkışlı bir yol izlemişsiniz. 2002-2007 dönemi daha iyi görünüyor. Büyümede, milli gelirde düzelme var. Ama bunlar işin kolay tarafıydı. Asıl zor olanları yapmamışsınız.”
Porter’ın gösterdiği karşılaştırmalı slaytlarda Türkiye, özellikle işsizlik ve işgücünden verimli olarak yararlanma konularında, 122 ülke arasında maalesef en alt sıralarda yer alıyor: “Çok kaliteli mühendisleriniz, iş ortamlarınız var, ama yaratıcılıkta neden hiçbir iddianız olamıyor? Oysa Türkiye, bütün bölge için inovasyon ve geliştirme merkezi olmalı.”
Porter’a göre Türkiye’nin bir sıçrama yapabilmesi için anahtar kavramlar şunlar:
1) Stratejik düşünmek (olmazsa olmaz koşul)
2) Önce yakın çevremize ve bölgemize bakmamız
3) İş dünyasının birbirine kenetlenmesi
4) En iyi olmak değil, en özgün olmak

Ortadoğu başta olmak üzere çevremizdeki ülkelere karşı konumumuza baktığımızda, Porter’a göre Türkiye, Ar-Ge’nin Ge’sinde (geliştirme) açık ara bölgenin inovasyon merkezi olmaya aday.
Evet, aynen öyle. Ama tam göğsümüz kabaracakken, ekranda yukarıdaki slayt beliriyor ve hepimizin içi kararıyor.
Allah aşkına şu hale bakın! Amerika’da kayıtlı patentler itibariyle, 1 milyon nüfusa düşen patent sayısında grafiğin en dibindeyiz. Bizden daha beter durumda olan sadece 2 ülke var: Mısır ve Endonezya!
Suudi Arabistan, Kuveyt, Hırvatistan, Malezya… Hepsi bizden ileri. (Çok sayıda patenti olan gelişmiş ülkelerin zaten bu grafikte yer almadıklarını hatırlatmama herhalde gerek yok.)
Kırmızı dairelerin büyüklüğü, nüfustan bağımsız patent sayısını gösteriyor -ki o klasmanda da durumumuz içler acısı.
Sadece patent sayısındaki kümülatif yıllık artış oranında, son 4 yılda bizden daha atıl durumda olan ülkeler var neyse ki… Grafikte Türkiye’nin hizasındaki düşey kesik çizginin solunda kalan Güney Afrika ve Rusya gibi bol patentli ülkeler, anlaşılan son 4 yılı pek parlak geçirmemişler.
Çin, Hindistan, Polonya, Bulgaristan ve Kuveyt’in, patent sayılarını hızla artırma konusunda 2004-2008 arasında rakip tanımadıkları dikkati çekiyor.