Etiket arşivi: Sosyal Medya

Bir Marka Sosyal Mecralarda Nasıl Davranmalı?

Sosyal medyanın PR yani halkla ilişkiler gücünü inkar etmek için deli olmak lazım. Markanız sosyal medyada yer alsın veya almasın, bir mutsuz müşteri memnuniyetsizliğini sosyal medyada yaymak için sizi beklemeyecektir. Facebook, friendfeed, Twitter, ekşisözlük veya forumlarda asla marka için olumsuz yorumlar girilmesinin önüne geçemezsiniz.

Bir Marka Sosyal Mecralarda Nasıl Davranmalı? yazısına devam et

Foursquare ve Gowalla Karşılaştırması

Tam sosyal medya artık Twitter‘dan sonra ne kadar ilerleyebilir deniliyordu ki, Foursquare çıktı karşımıza. Fakat aslında ilk o çıkmadı, rakipleri arasından parlayan o oldu demek daha doğru. Foursquare ile aynı hizmeti veren başka uygulamalar olduğunu ama bir sebepten tutmadıklarını bilmek gerek.

Bu bağlamda ilk anda aklımıza gelen isimler: Gowalla, SCVNGR, Yelp, Loopt, Plancast, BrightKite.

Bunlardan şu an için Foursquare’e en yakın rakip Gowalla. Gowalla Türkiye’de (henüz) pek fazla duyulmamış olmasına rağmen, Türkiye dışında ikili bir rekabet içerisindedir ve Foursquare yarışı önde götürmektedir.

Yazı için araştırma yaparken Dodgeball diye bir uygulamaya rastladım. Görseline bakarsanız Foursquare görsellerinde nereden esinlendiğini görmeniz mümkün.

DODGEBALL

Kuruluş Yılı: 2000
Google’ın satın alışı: 2005
Uygulamanın sonlandırılması: 2009

Dodgeball‘ın kelime anlamı bizdeki yakartop oyunu. 2000 yılında bu uygulama New York Üniversitesi’nde Dennis Crowley ve Alex Rainert tarafından kuruldu ve 2005 yılında Google tarafından satın alındı. Nisan 2007’de Crowley ve Rainert Google’daki deneyimlerini inanılmaz derecede kısıtlayıcı bulduklarını belirterek Google’dan ayrıldılar. Daha sonra Naveen Selvadurai’nin desteğini de alarak Foursquare’i kurdular.

Ocak 2009’da ise Google’dan Vic Gundotra, şirketin dodgeball.com’u birkaç ay içerisinde hizmete kapatacaklarını belirtti. Daha sonra Şubat 2009’da Google Latitude ile hizmete devam ettiler.

Foursquare ve Gowalla Karşılaştırması yazısına devam et

Ekvator Cafe, Sosyal Medya’da

Facebook’ta gönderilen davetiyelere, gruplara pek bakmam ilgilenmem, çoğu gereksiz geliyor. Pazartesiden nefret eden n! kişi bulabilirm gibi isimlerle kurulan garip gruplar mevcut. Fakat daha önceki yazımda da yer vermiş olduğum gibi markalar, gerek giyim kuşam olsun gerek yemek içme mekanı olsun web2yi pazarlama aracı olarak kullanıyorlar.

Hedef kitleye ulaşma yolunca kullandığınız her yol doğru yoldur.

Facebook’ta bir etkinlik davetiyesi aldım.

HERKES ÜCRETSİZ BEŞİBİRYERDE KAZANIYOR 🙂

LİSTEMİ DAVET EDERİM,ÜCRETSİZ BEŞİBİRYERDE SHOTLARIM

Etkinlik sayfasında neler yapmanız gerektiği adım adım yazıyor. Arkadaşlarınızı Ekvator Cafe Grubuna davet ediyorsunuz. Bunu da görüntülü birşekilde kanıtlıyorsunuz. Bu etkinlikten sorumlu olan arkadaşa e-mail yolluyorsunuz. Daha sonra Ekvator Cafe’ye gelip garsonlara isim soyadınızı söylüyorsunuz,  ve beşibiryerde isimli shot serisini ücretsiz olarak alıyorsunuz.

Bunun neresi pazarlama diyen birisi olduğunu varsayarak ona cevap vermek istiyorum:

1. Ekvator Cafe neymiş gibi sorularla insanlarda farkındalık yaratılıyor. Sadece benim başıma gelmiyordur. Herkes Taksim’e gittiğinde bu sefer de yeni bir mekana gidelim diyordur. Nereye gidelim gibi sorular sorular ve grup yine en son gidien yere gider. Fakat bu etkinlik ile Ekvator Cafe’den haberdar olan arkadaşımız Xcan der ki: Ekvator Cafe diye bir yer varmış Mc Donalds’ın sokağında bi bakalım oraya baba! şeklinde bir muhabbetin gelecekte geçmesi çok olası.

2. Önce ücretsiz olarak shot’lar içilecek. Ondan sonra hop diye kalkılmaz, birşeyler daha ısmarlanır. Böylece müşteri çekilmiş olunur.

3. Gelenlerin mekanı sevmesi sonucunda alışkanlık olarak sürekli oraya gitmesi ihtimali mevcut. Yani, bağlılık oluşur. Ve bir müdavim, yanında sürekli başkalarını getirir. Reklam yapmaya verilecek para ile sadece 2-3 içki maliyeti olur ki o da kıyaslanırsa çok büyük bir mebla olmasa gerek.

Ekvator Cafe’nin ilk çalışması bu değil aslına bakarsanız daha önce de kimi denemeleri olmuştu. Kısmen vakit öldürücü de olsa kısa süreli bağımlılık yaratan bir oyun vardı internet sitesinde. Cafe’nin maskotu olan papağanlara tıklayarak kart eşleştirme şeklindeki bir hafıza oyunuydu ve dereceye girene ücretsiz yemek veya içki veriyorlardı. 2 hafta boyunca sürekli olarak o oyunu oynadım. Ve 3. haftada pek başarılı geçmeyen sonuçlardan sonra Taksim’de dolanırken Ekvator Cafe’ye gitmeye karar verdim. Önceden benimseyip sevdiğim içnmidir, bende bir sempati uyandırmış olduğu içinmidir bilmiyorum, çok hoşuma gitti mekan. Ne zaman Taksim’e gitsem orada birşeyler yapmak istiyorum. Bu sebebini çözemediğim psikolojik bağlılığın sebebi oyunlar, promosyonlar, kampanyalar!

Yani pazarlamanın amacını bilsem de yemi yemeden duramıyorum.

Lüks Markalar Müşterilerine Sosyal Medya ile Ulaşıyor


Tüketicinin genel profilini bakıldığı zaman ortalama yaş oranının düştüğünü gözlemleyebilirsiniz. Hal böyle olunca da internet ve sosyal iletişim ağları (Facebook, Twitter vb.) lüks markaların pazar yeri haline geliyor. Artık lüks marka olarak bildiğimiz markalar internetin satışlarındaki öneminin farkındalar.

Emanuel Ungaro’nun CEO’su Mounir Moufarrige yaptığı bir açıklamada insanların özellikle Facebook ve Twitter ile meşgul olarak internette daha çok zaman geçirdiğine dikkati çekerek internetin önemli bir pazar olduğunu vurguluyor.

Bunun yanısıra modanın devleri olan Louis Vuitton, Dolce & Gabbana and Alexander McQueen de defilelerini 2009 Eylül ayında internette yayınlayarak bu kervana ayak uydurmaya çalışanlardan oldular. Facebook’ta yeni markaların, moda evlerinin ve bir sürü diğer markanın hayranlarının olduğu gruplar kuruldu. Yani bu akım güçlenerek devam ediyor.

Moda yaratan markalar blogcuların önemini kavradı ve müşteri çekebilmek için, o blog okuyucularını potansiyel müşerilerine dahil etmek için blog yazarlarını baş köşeye koydular.

Gucci markasının tasarımcısı Frida Giannini bu akımla paralel olarak Berlin’deki bir konferansta markanın müşteriye açıldığı oranda benimseneceğini söylemiş.

Online satışlar ile tasarımcılar müşteri ile aracı olmadan temas kurabiliyorlar. Prada müşterilerine ürünler mağazaya gitmeden önce onları görme ve sahip olabilme şansını sunuyor.

Prada’nın CEO’su Patrizio Bertelli, İtalyan basınına verdiği demeçte şöyle demiş:

Önümüzdeki 5 yıl içerisinde, Amerika sınırları içinde moda ile ilişkili ürünlerin %30’u internet üzerinden satılır hale gelecek.

Amerika düşünüldüğünde internetten alışveriş yapmaya meğilli olan bir topluluk var elimizde. Türkiye’yi ele alırsak %30’un yüksek bir rakam olduğunu düşünüyorum fakat genç nüfusun tüketim potansiyelini ve marka düşkünlüğünü göz önünde bulundurunca, Küçük Amerika’nın bu orana yakın bir yüzde tutturacağından şüphem yok.