Bing, Çok Yakında…

Kumo
Kumo

Microsoft, Windows live search’ün yerini tutacak bir arama motoru olan Bing’i 28 Mayıs itibari ile tanıtmaya başladı. Bing, daha önce Kumo adı ile biliniyordu. Şimdiki hali ise daha farklı. Yeni bir adı var ve geliştirildi. Amaç Live Search’ün yerini tutacak bir arama motoru dizayn etmek. 1 Haziranda kimi şanslı kullanıcılar Bing’i denemeye başlayabilecek. 3 Haziran’dan itibaren de Bing Microsoft’un resmen arama motoru olacak. Tanıtımlar önce Amerika ve Kanada’yı hedefler şekilde olacak. Devamında ise Asya’ya doğru kayarak Çin, Japonya ve Avustralya’da tanıtımlara devam edilmesi planlanıyor.

Bing’in Google’da olmayan biz özelliği, aradığınız şey için size alt başlıklar sunacak olması. Ama en tutarlı sonuçları size sunma konusunda Bing Google’ı hala geçebilecek gibi gözükmüyor.

Bing
Bing

Bildiğiniz gibi Google size Webde arama yapma opsiyonunun yanı sıra videolar arasında arama yapma olanağı da sunuyor. Bing de böyle bir olanak sağlıyor hatta video’ların dizilişi itibari ile Google’a karşı avantaj sağladığını söylemek mümkün. Google’da videolar dikey biçimde ve her satırda bir video şeklinde çıkarken Bing’de hem dikey hem de yatay şekilde gösterilerek alan verimli kullanılmış.

Şimdi Bing’in tanıtım kısmına geri dönmek istiyorum. Bing’i pazarlamak için 100 milyon dolar harcanmış. Şimdiden buralardan bile duyduk yani yerine ulaşmış, başarılı olmuş. Fakat ben Microsoft’tan Google’ın tahtını sarsacak bir hareket beklerdim.  Çok uzun süredir sessizlik ve gizli bir çalışma… Sonucu bu mudur? Yani Microsoft yapabileceğinin en iyisi bu mudur?

Arkadaşlar Bing hakkındaki düşüncelerime gelince, Google en iyi sonuçları çıkaran bir aram motoru dizayn etti. Şu ana kadar ondan daha iyisi çıkmadı. Microsoft ise tüm enerjisini bunu taklit etmek için ayırdı. Olay şu ki Google kadar iyi olacağına hiç inanmıyorum. Ben Microsoft’tan bizleri şaşırtacak, beklemediğimiz bir ürünle çıkagelmesini dilerdim. Yenilikçi olmak bu demek değil midir?

Bing
Bing

Şişli Optik'ten Ray-Ban Wayfarer 2140 Çekilişi

Şans oyunlarına düşkünlüğü olan bir milletiz. Bu millete de izinli pazarlama yapmak için bakınız Şişli Optik’ten çok hoş bir kampanya.

Ray-Ban Wayfarer 2140
Ray-Ban Wayfarer 2140

Başlangıç: 15 Mayıs 2009
Bitiş: 13 Haziran 2009
Çekiliş Tarihi: 18 Haziran 16:00
Sonuçlar: 25 Haziran’da Posta gazetesinde ve www.sislioptik.com adresinde

Ödül: Ray-Ban Wayfarer 2140

Jessica Alba'nın gözlüğü RayBan Wayfarer 2140

Kime?: Her gün  1 kişiye 1 adet olmak üzere ,30 gün süresince 30 talihliye toplam birim fiyatı 422 TL değerinde Ray-Ban Wayfarer 2140 güneş gözlüğü verilecektir. Her gün 1 kişiye katılımı için bir çekiliş hakkı verilecektir.Mükerrer katılım durumunda ilk çekiliş geçerlidir. (Doğru anladıysam çakallık yasak, yani 20 kere katılır da 19.da kazanırsanız bile ilk katıldığınız çekilişi sayacak.)

Bu yazıyı neden yazdım?

İzinli pazarlama örneğidir bu. Önce bir ödül verir kendinize çekersiniz. Müşteri size bilgilerini verir yani kendisine ulaşmanız için izin verir. Ona nasıl ulaşacağınız ise sanattır ve size kalmıştır. Belki de kampanya bitiminde ismim açıklandı mı diye internet siteniz kontrol edilir. Bir model dikkati çeker ve satın alınır. Veya almış olduğunuz mail adresine adresine güzel bir indirim haberi yollarsınız, ve yine pazarlama işini başarıyla tamamlanmış olur.

Pomegranatephone NS08 – NovaScotia

Uzun süredir piyasa yeni olan veya yakında satışa sunulacak ürünler incelemiyordum. Biraz kurcalayayım haber okuyayım dedim. Derken karşıma pomegranatephone NS08 diye birşey çıktı. Söylendiğine göre birçok şeyi yapabilen bir telefonmuş. Nartelefon olarak birebir çevirisi yapılabilir. İddiaya göre bir alete birçok şeyi koymuşlar.

Telefonla arama yapabiliyorsunuz, e-mail gönderebiliyorsunuz, internette gezinebiliyorsunuz., GPS navigasyon, entegre kamera, video kaydedici… Bu özellikler zaten her telefonda var. Bunda ise daha şaşırtıcı şeyler var.

Projeksiyon makinası gibi kullanıyorsunuz. Aparatına yerleştirince duvara film yansıtıp izlemenize imkan sağlıyor. Bir diğer özelliği ise tüm dillere anında sesli çeviri sağlıyor.Tanıtım videsunda Fas’lı ile Kanada’lı oturuyorlar ve telefonu karşısındakine doğru tutarak İngilizce soru soruyor: Proje çalışmaları nasıl gidiyor? Telefon hemen çeviriyor artık nasıl çevirdiğini ben bilemiyorum :)

Sonraki özelliği Kahve makinası işlevi görmesi.

Daha ilginç bir özelliği traş makinası olarak çalışması. İstediğiniz her an kullanabiliyorsunuz.

Artık daha neler diyerek şaşırdığım bir özellik de mızıka gibi çalışması…

Sizden isteğim linke tıklayıp bir de kendi gözünüzle görmeniz. O zaman bu yazıyı yazmaktaki amacıma ulaşacağım. O hissi yaşamanız lazım :)

Bütün bunları okuyunca insanın gözünü sol üstte duran “release date” yani piyasaya sunulacağı tarih butonu dikkat çekiyor. Ben de bastım oraya ne zamanmış ne kadara acaba dedim ve çok güzel birşeyle karşılaştım:

Ekrana bir nar geldi, patladı ve şu yazılar geçti: Gelecekte birgün belki istediğiniz tüm herşeyi bir alette bulmanız mümkün olacak. Fakat şu an bir mekanda dilediğiniz herşeye sahip olmanız mümkün. “NovaScotia” araştırmak için biraz zaman ayırın. Sizlere sunduğumuz şeyler sizi şaşırtacak diyor. Ve anladığım kadarıyla Kanada’dalı bir mimarın şirketi olduğunu anlıyorum ve Avrupa pazarına açılmayı istiyor.

Kendimi kandırılmış gibi hissettim… Ama dikkatimi çekmeyi başardı. Ayrıca Japonya’da cep telefonunu gerçekten saçma sapan şeyleri yapmak için kullanıyorlar diye duymuştum. Traş makinesi kısmını kesinlikl duymuştum. O yüzden bir süre gerçek mi yoksa sadece pazarlama oyunu mu işin içinden çıkamadım. Son olarak pazarlama oyunu olduğunu fark ettim ve bloguma hemen taşımalıyım bunu dedim.

T&T Günlükleri – 1

7 Mayıs – 10 Mayıs tarihleri arasında, Marmara Üniversitesi Haydarpaşa kampüsünde düzenlenen Thinker and Talker 2009 kampına katıldım. Buradan kampla ilgili görüşlerimi ve konuşmacıların söylediklerinden aklımda kalan kısımları sizlerle paylaşacağım.


Sempozyum 4 günlüktü. Ilk gün açılış yapıldı ve TEMA proje yarışmasında dereceye gidenlerin ödülleri verildi. Daha doğrusu yapılmış ve verilmiş, çünkü ilk gün okul dolayısıyla katılamadım. 2. gün satış-pazarlama günüydü, 3. Gün reklamcılık  ve 4. Gün de girişimcilik günüydü. Şimdi sizlerle bu güzel deneyimimi paylaşacağım. Bir seri oluşturup her gün için bir yazı yazmayı düşünüyorum.

1. Gün Satış ve Pazarlama (5 Oturum)

BİRİNCİ OTURUM

Konu: Pazarlama Ne Değildir?

Konuşmacılar:
Mustafa İçil, Google Türkiye Pazarlama Direktörü
Eren Kantarlı, Google Türkiye Ürün Pazarlama Müdürü

” Pazarlama ne değildir?” diye konuya girdi Mustafa Bey. İyi bir pazarlamacının özelliklerinden bahsetti. Vizyoner, bilgili, cesaretli, çevik, hayal gücü kuvvetli, iyi bir lider ve şanslı olması gerekiyormuş. Daha sonra pazarlamada kullanılan araçların 3 kolonluk bir listesini gösterdi. Bunlardan terim olarak “ SEM ve SEO” ‘yu ilk defa duymuştum. Arkadaşlar SEM Search Engine Marketing’miş yani arama motoru pazarlaması, SEO da Search Engine Optimization yani Arama Motoru ile nasıl daha yukarılarda çıkılır, konum nasıl iyileştirir bununla alakalıymış. Yine bana yeni olan bir diğer terim Ters ürün yerleştirme”ydi. Burada da gerçekte var olmayan bir markayı filmlerde kullanmak sonra o markanın çok ses getirmesi veya filmde çok dikkat çekmesi üzerine birisinin o ticari ismi satın alıp hayata geçirmesiymiş. Konuşmasının son kısımlarında da marka değerini oluşturan ögeleri sadakat, kalite hissiyatı, rekabet, güven ve bilinirlik olarak saydı. Pazarlamada olmazsa olmaz segmentation’un altını çizdi. Ve pazarda var olabilmek için resimlerle beraber sunduğu 4 özellikten bahsederek konuşmasını kapattı. Baykuş resmi ve bilgili olmak, maymun resmi ve çevik olmak, arı resmi ve verimli olmak, çita resmi ve hızlı olmak… Bu arada Mustafa Bey Google Alerts ve Google Trends’i anlattı. Burada özet geçeyim hemen. Google’da birisi “Sena Beşkardeş” diye arama yaptığında xyz123@gmail.com mail adresine bu bildirilsin istiyorum. Bu arandığı anda, günlük veya haftalık olarak bildirilsin dediğinde bunu gerçekleştiren servistir. Google Trends de aranılan kelimelerin oluşturduğu trendleri görmenize yarayan bir servis. Mesela yılbaşında Hadise’nin Düm Tek Tek yayınlandığında “Hadise” nin trend tablosunda bir yukarı çıkış olmuş. Aynı şekilde mayo bikini kelimeleri de yaz kış dönemleri sebebiyle dalga dagla bir trend veriyor.

Söz Eren Kantarlı’ya geçince kendisi herhalde terfi bekliyor olsa gerek ya da bir geçiş olsun diye espri yaptı, olayın içinde olmayınca tam anlayamadığımız bir söz söyledi, gülücükler mülücüklerden sonra başladı hedef kitlesi olan öğrenci segmentine google araçlarını anlatmaya.

“Intitle:tiyatro” yazıp arama yaparsanız sitenin başlığında tiyatro olan sonuçlar çıkacaktır.

“çay –akarsu -belediye” yazdığınızda içilen çayı ararsınız ama başına “-“ koyduğunuz terimlerin bulunmadığı metinler sıralanır.

“Hadise-Düm Tek Tek filetype:mp3” dediğinizde size dosya formatı mp3 olan çıktıları sunar

“kayıt site:marmara.edu.tr” dediğinizde marmara.edu.tr sitesi içindeki kayıt sayfasını sizin için bulur.

“hava İstanbul” yazınca meteoroloji.gov.tr ile olan ortak anlaşma sayesinde size hava durumu verir

“1200 TRY in GBP” merkez bankasındaki güncel verilerle size döviz hesaplarında yardımcı olur

Ayrıca Google Docs ve Google Takvim’in sağladığı kolaylıklardan bahsettikten sonra o günkü en kral sunumu yapmış olmanın gururu ile Peugeot 206’sına binip gitmiş olmalı Eren Bey 🙂

Kişisel fikrim, Mustafa İçil’in konuşmasından sonra tüm konuşmalar yavan geldi. İdol kıstasımı bir seviye daha yükseltiyorum artık. Eren Bey’den Mustafa Bey’e terfi ettirdim :]

İKİNCİ OTURUM

Konu: Youth Marketing

Konuşmacılar:
Merthan Kaleli, Microsoft Eğlence ve Cihazlar Ülke Müdürü
Deniz Sağlam, Freudenberg TR Vileda Marka Müdürü
Levent Soygür, Coca Cola Pazarlama Varlıkları Müdürü
Harika Gündem, Philips Healthcare HUB SEE Ülkeleri ve Türkiye  Pazarlama  Koordinatörü

Harika Hanım başladı konuşmaya, elinde verilerle pazarı tanıttı. Nüfusumuzun %50’si 30 yaş altında. Ortalama yaş 71. 1 kişinin 50 yıllık bir kullanıcı olma potansiyeli var. Yani yapılan pazarlama çok değerli. Peki trendlere geçersek onların oluşumunda etkili olan sosyal faktörler (referans kişi, arkadaş, aile, statü ve roller), psikolojik faktörler (öğrenme, algı, motivasyon) ve kişisel faktörler geliyor. Artık çocuklar 18 aylıkken marka ayırt etmeye başlıyorlar, 2 yaşında marka ismini telaffuz ediyorlar (bkz: Danone) ve ABD’de gençler 145 kere marka tartışıyorlarmış ki bu yetişkinlerin marka tartışmasının 2 katıymış. Gençliğin özellikleri de yenilikçi olmak, çabuk tüketmek, hızlı yaşamak, çabuk eskitmek, teknoloji odaklı ürünlerde aileleri etkilemekmiş.

Daha sonra sözü Merthan Kaleli aldı. Birçok siteden bahsetti bizlere. Microsoftun yarışmalarına davet etti. http://gencsengeleceksin.spaces.live.com/ , http://dreamsparktr.msakademik.net/ , http://imaginecup.com/ , http://www.microsoft.com/studentstobusiness/home/default.aspx , ve Liveintern@Microsoft adlı programlarından bahsetti. Kendisinin sunumundan kıyafetinden özensizliğinden pek memnun kalmadım. Ellerinde kalan son koz olan hotmailin Türkiye Pazar payı ile övündü, ama özensiz tutuk ve zamanlaması kötü sunumu ile de heartshare denilen insanın gönlünden geçen ürünlerin Pazar payında bir kayba uğradı.

Söz Deniz Sağlam’a geçince pek not almamışım o esnada. Ya çok akıcıydı sunum ya da biraz dağıldım herhalde J

Ve son olarak kendisini masada otururken bir hayli çok süzdüğüm, nasıl bir tip olduğunu anlamaya çalışıp asla ama asla bulamadığım kişi, Levent Soygür çıktı. Gıcık mı olsam acaba derken konuşmaya başladı ve kafamdaki o gıcık imajı bir yana helal olsun denilesi o imajı çizdi. Kendisi az fıkra anlatmadı sunumunu renklendirdi. Bizlere Milli takım Kore’ye giderken yayınlanmak üzere çekilen 4 adet reklam filmini de izleterek markasının reklamını yaptı. Planlamanın öneminden bahsederken şöyle bir fıkra anlattı. İstanbul’a bir tünel yapacaklarmış. Farklı yerlerden firmaları çağırmışlar ve görüşmelerde bilgi istemişler. İngiliz firması, “ Biz iki taraftan da eşzamanlı olarak tüneli kazmaya başlarız ve denizin altında tam ortada buluşuruz. Tüneller arasında maksimum 1 metre fark olur. 30 metrelik enindeki tünelde de 1 metreyi rahatlıkla düzeltiriz” demiş. Japon firması ise “Biz iki taraftan kazmaya başlarız ve tam ortada buluşuruz. Maksimum fark 20 cm olacak” demiş. Temel’i de çağırmışlar… Temel demiş ki “ Biz de iki taraftan kazmaya başlarız. Ortada buluşursak ne ala, yok buluşamazsak iki tane tüneliniz olur” demiş.

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Konu: Digital Marketing

Konuşmacılar:
Alemşah Öztürk , 41? 29! Ajans Başkanı
Nuri Çankaya, Microsoft Türkiye Grup Pazarlama Müdürü
Caner Sandıkçı, Reklamz Şirketler Grubu İcra Komitesi Başkanı
Yüce Zerey, Türk Hava Yolları E-Ticaret Müdürü

Alemşah Bey kendi işlerinden bizlere bahsettikten sonra, Google Video arama motorunun tanıtımı için yapılmış düşük maliyetli ve yaratıcı reklam çalışmaları gösterdi. Buraya linklerini koymak isterim ama bulamadım. Alemşah Bey’den istedim bakalım geri dönerse ilk işim linkleri buraya koyup kendisine teşekkür etmek olur. Daha sonra Augmented Reality den bahsetti ve http://ge.ecomagination.com/smartgrid/#/augmented_reality linkinden önce resmi print edin dah sonra solar veya wind power seçeneklerinden birini seçin. Kameranızı ve mikrofonunuzu açın. Siteye kamera ve mikrofonunuza erişme izni verin. Ve kameraya resmi tutun. Şaka gibi  Hatta ben videosu çektim buradan bakabilirsiniz: http://www.youtube.com/watch?v=h6kVzEOhiU0 veya youtube.com’da “augmented reality sena5k” yazarsanız da çıkıyor karşınıza.
Daha sonra Pınar Bücan sahneye çıkarak Doritos’un Kanka vs Sevgili yarışmasından bahsetti. Daha sonra Mobil TV ve telefonun Japonya’da kullanım amaçları gibi bir sürü farklı konuya değinerek ufkumuzu açtı. http://www.aerodeon.com.tr/ adresinde yaptıkları işlerle ilgili detay bulabilirsiniz.

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Konu: Satışta İletişim

Konuşmacılar:
Fetih Saygı, Eno Bilişim Ortağı
Turgay Aksoyer, TTNET  Kurumsal Satış Yöneticisi

Fethi Beyin söylediklerinden aklımda kalan “Gizli İkna Teknikleri” adındaki kitaptan bahsettiğiydi. Ayrıca AIDA modeli ile insanların etkilenme sürecini incelemişti. Bilmeyenler için AIDA modelinde 4 adım var. Sırası: Attention, Interest, Desire ve Action. Yani önce dikkatini çeker, sonra ilgilenmeye başlarsın, sonra onu istersin son olarak da harekete geçersin.

Sonra Turgay bey sahneye geçti. Özetle satış yapacağınız kişiyle görüşürken bir ön araştırma yapıp da gidin, onu dinleyin ve onu dinlerken yaşadığı heyecanı paylaşın, ilgilenin dedi. Kılık kıyafetinize özen gösterin, ASLA çamurlu ayakkabılarla gezmeyin, insanların tehlike aurasına girmeyin. Hatta uygulamalı olarak da gösteri bu tehlike aurası meselesini. Hoş ben onu psikoloji dersinde gördüğümde ismi bu değildi ama neydi hatırlayamadım, o sebeple olduğu gibi kabul ediyorum. Müşteriniz size fiziksel temasta bulunuyorsa siz de ona %50’si oranında karşılık veriniz. Buna %50 kuralı dedi kendisi. Ve asla yapılmayacak hataları sıraladı: Müşterinizle asla din, dil, ırk, siyaset, politika, takım gibi konularda tartışmayın hatta konuyu bile açmayın dedi.
Ve bilgi konusuna da gelirken çok alıp az verin dedi. İletişimin temel kuralı budur arkadaşlar dedi. Çok efektif bir sunum tarzı vardı,konsantrasyonu dağıtmıyor aksine sürekli olarak dikkati çekmeyi başarıyordu, çok beğendim.

BEŞİNCİ OTURUM

Konu: Becel Vaka Çalışması

Konuşmacı:
Işıl Bayraktar, Becel Ürün Müdürü

Işıl Bayraktar, İzmirli genç bir bayan. Yanılmıyorsam Boğaziçi İşletme mezunuydu. Becel’in “Kalbini sev kırmızı giy” kampanyasından bahsetti bizlere. Becel Türkiye’de 18 yaşındaymış. Hedef kitlesi de 35-40 civarı bay ve bayanlarmış.

Durum özetle budur. Bir sonraki yazımda da sempozyumun 2. gününü sizlerle paylaşacağım.
Keyifli günler 🙂

Hizmet Sektöründe Fiziksel Ortamın Çalışan ve Müşteri Üzerindeki Etkisi

Servicescapes: The impact of physical surroundings on Customers and Employees, Mary Jo Bitner’,n makalesinden yararlanarak kendi örneklerim ve yorumlarımı eklerek oluşturulumş bir yazıdır.

Bir ortamdaki atmosfer veya dizayn, dekorda kullanılan şeyler hem müşterilerin hem de çalışanların üzerinde etki bırakır. Pazarlamada fiziki çevre faktörlerinin tüketim alışkanlığına etkisi üzerinde ne yazıkki çok az çalışma yapılmıştır. Bu etkinin daha net olarak algılandığı kimi işletmeler şunlardır: restoranlar, uzmanların ofisleri, bankalar, satış dükkanları ve hastahaneler.

Unutmayınız ki müşteriler satın alım anına kadar firmanın neler yapabileceği ve kalitesine dair bir çok ipucu ararlar. Araştırmalar şunu gösteriyor ki fiziksel ortamın düzenlenmesi çalışanın memnuniteyini, verimliliği ve motivasyonunu etkiler.

Şimdi açıklayacağım araştırmada hizmet pazarlamasında doğal ve mevcut olan ortamların değil de sonradan oluşturulmuş yapay ortamların (built environment) müşteri ve çalışanlar üzerine etkisini araştıran diğer makaleler bir araya getirilmek istenmiş. Ayrıca bu makalede bu ortam servicescape olarak adlandırılmaktadır.

İşyerinin fiziki ortamı çalışanı motive eden maaş, terfi, sosyal haklar, mentor gibi değişlenlerde aynı etkileri göstermektedir. Müşteri açısından bakıldığında ise ücretlendirme, reklam, eklentiler, özel promosyonlara nasıl ilgi duyuluyorsa fiziksel ortam da aynı etkiyi yaratacaktır. Özetle fiziksel ortam kurumun hedeflerine ulaşmasını ve pazarlama hedeflerini gerçekleştirmesini ya destekleyecektir ya da köstekleyecektir. Bunun yönünü belirlemek ise sizing elinizdedir.

Organizasyonların hizmet türüne gore 3 sınıf oluşturalım ve bu üç sınıfın altına da servicescape’in ayrıntılı veya ayrıntısız olma durumuna göre göre iki farklı tip belirleyelim:

1. Self servis (Self-service)

Ayrıntılı: Golf sahası

Ayrıntısız: ATM, sosisli satan dükkan

2. Uzaktan(remote service)

Ayrıntılı: Sigorta

Ayrıntısız: Otomatik sesli mesaj bazlı hizmetler

3. Orta nokta (interpersonal service)

Ayrıntılı:Hastahane
Ayrıntısız:Kuru Temizleme

Şimdi birçok farklı özellik müşteri ve çalışan tarafından nasıl karşılanacak? Kognitif yani idrak etme (cognitive), duygusal olarak (emotionally) ve fizyolojik bir takım tepkilerle (physiologically) karşılayacaklar. Ya yanaşacaklar (approach) ki bu pozitif bir tepki, ya da sakınıp uzak durmak isteyecekler (avoid) ki bu da negative bir tepki olacaktır. Bu gibi bur durumda olası tepkiler şu şekildedir:

Yanaşma ve Kaçınma

Müşteride yanaşma olması durumunda gerçekleşenler: Ilgi gösterme, vakit geçirme ve inceleme, para harcama, terar ziyaret etme, plan oluşturma

Müşteride  Kaçınma olması durumunda gerçekleşenler: Yanaşmanın tam tersi

Çalışan’da yanaşma olması durumunda gerçekleşenler: Bağlılık, inceleme, daha uzun süre kalma, sorumluluk alma ve taahütte bulunma, plan oluşturma

Çalışanda Kaçınma olması durumunda gerçekleşenler: Yanaşmanın tam tersi

Şimdiye kadar okuduğunuz kısım biraz teorik gelmiş olabilir . Hemen aklıma gelen örnekleri ekleyerek daha çekici hale getireyim. Starbucks eğer içeri girdiğinizde mis gibi bir kahve kokusuyla her yönden kalbinizi fethetmeseydi, siz tekrar tekrar Starbucksa gitme isteği duyar mıydınız? Sanmıyorum J Gloria jeans’te böyle bir kahve kokusu olduğunu sanmıyorum. Ayrıca gloria’nın kahvelerinin de Starbucks kahvesi ile yarışabileceğine de kişisel olarak inancım yok. Şimdi araştırmaya geri döneyim. Bu araştırmalar sonucunda birtakım hipotezler çıkmıştır:

İnsanın içinde olumlu (olumsuz) hisler uyandırılıyorsa, yanaşma (kaçma) davranışı gözlemlenecektir.

Mesela İspanya havaalanına gittiniz ve 45 dk sonra ordan başka yöne gitmek için uçağınıza bineceksiniz. Fakat heryer karmakarışık, yönelndirme okları eksik.Uçağınıza giden kapının yönünü bulamıyorsunuz. Ortam da üstün üstlük kalabalık, gürültülü ve sıcak. Bu durumda enerjiniz çekilir havaalanından çıkıp gitmek kaybolmak uçağı unutmak istersiniz.

Servicescape’e karşı olan olumlu (olumsuz) tepki hizmetin sunulduğu anki müşteri – çalışan sosyal etkileşimini geliştirecektir (değersiz kılacaktır)

Hiç ClubMed’e giden varmı bilmem, eğer imkan bulursanız gidin ayarlayın muazzam bir ortam. Bir yanda rüzgar sörfü, bir yanda dart bir yanda tenis kortları, anlatılmaz yaşanız bir spor kompleksi haline getirmişler. Bu ortam da insanı bireyler arası veya gruplar arası sosyalleşmeye itiyor.

Çalışanın (müşterin) yanaşma eğilimini motive edecek en iyi dizayn, müşterinin (çalışanın) beklentisi ile uyuşmayabilir, bu etkileşimi olumlu yönde etkilemeyebilir.

Mesela benim boyumun kısa olması ekstra bir dezavantaj ama Ziraat bankasında vezne önünde birşeyi imzalamak işkence gibi geliyor çünkü güvenlik nedeniyle çok yüksek yapılmış fakat ben bankacıya derdimi anlatmakta güçlük çekiyorum görsel temasta zorlanıyorum.

Şimdi bir kıssadan hisse yapmam gerekirse, şirketler arzu ettikleri müşteri ve çalışan davranışlarını ve şirketin stratejik hedefini belirlemeli. Daha sonra başka saydığım 3 sınıftan hangisine dahil olduğunu bulmalı (self-service, remote, interpersonal). Eğer self-service ise müşterinin davranışlarını tahmin ederek onlarla ilgilenmelidir. Eğer remote service ise yani uzaktan hizmet veriyorsa da çalışanlarından umduğu davranışları birinci plana koyarak ortam düzenlemesi yapmalıdır. Her iki tarafın da eşit dahil olduğu (interpersonal) hizmetler ise her iki tarafı da dahil ederek dizaynını yapmalıdır.

Bu makale daha böyle gider.. Eğer talep olursa kalanını da sizlere seve seve aktarırım.