Kategori arşivi: Pazarlama

Ekvator Cafe, Sosyal Medya’da

Facebook’ta gönderilen davetiyelere, gruplara pek bakmam ilgilenmem, çoğu gereksiz geliyor. Pazartesiden nefret eden n! kişi bulabilirm gibi isimlerle kurulan garip gruplar mevcut. Fakat daha önceki yazımda da yer vermiş olduğum gibi markalar, gerek giyim kuşam olsun gerek yemek içme mekanı olsun web2yi pazarlama aracı olarak kullanıyorlar.

Hedef kitleye ulaşma yolunca kullandığınız her yol doğru yoldur.

Facebook’ta bir etkinlik davetiyesi aldım.

HERKES ÜCRETSİZ BEŞİBİRYERDE KAZANIYOR 🙂

LİSTEMİ DAVET EDERİM,ÜCRETSİZ BEŞİBİRYERDE SHOTLARIM

Etkinlik sayfasında neler yapmanız gerektiği adım adım yazıyor. Arkadaşlarınızı Ekvator Cafe Grubuna davet ediyorsunuz. Bunu da görüntülü birşekilde kanıtlıyorsunuz. Bu etkinlikten sorumlu olan arkadaşa e-mail yolluyorsunuz. Daha sonra Ekvator Cafe’ye gelip garsonlara isim soyadınızı söylüyorsunuz,  ve beşibiryerde isimli shot serisini ücretsiz olarak alıyorsunuz.

Bunun neresi pazarlama diyen birisi olduğunu varsayarak ona cevap vermek istiyorum:

1. Ekvator Cafe neymiş gibi sorularla insanlarda farkındalık yaratılıyor. Sadece benim başıma gelmiyordur. Herkes Taksim’e gittiğinde bu sefer de yeni bir mekana gidelim diyordur. Nereye gidelim gibi sorular sorular ve grup yine en son gidien yere gider. Fakat bu etkinlik ile Ekvator Cafe’den haberdar olan arkadaşımız Xcan der ki: Ekvator Cafe diye bir yer varmış Mc Donalds’ın sokağında bi bakalım oraya baba! şeklinde bir muhabbetin gelecekte geçmesi çok olası.

2. Önce ücretsiz olarak shot’lar içilecek. Ondan sonra hop diye kalkılmaz, birşeyler daha ısmarlanır. Böylece müşteri çekilmiş olunur.

3. Gelenlerin mekanı sevmesi sonucunda alışkanlık olarak sürekli oraya gitmesi ihtimali mevcut. Yani, bağlılık oluşur. Ve bir müdavim, yanında sürekli başkalarını getirir. Reklam yapmaya verilecek para ile sadece 2-3 içki maliyeti olur ki o da kıyaslanırsa çok büyük bir mebla olmasa gerek.

Ekvator Cafe’nin ilk çalışması bu değil aslına bakarsanız daha önce de kimi denemeleri olmuştu. Kısmen vakit öldürücü de olsa kısa süreli bağımlılık yaratan bir oyun vardı internet sitesinde. Cafe’nin maskotu olan papağanlara tıklayarak kart eşleştirme şeklindeki bir hafıza oyunuydu ve dereceye girene ücretsiz yemek veya içki veriyorlardı. 2 hafta boyunca sürekli olarak o oyunu oynadım. Ve 3. haftada pek başarılı geçmeyen sonuçlardan sonra Taksim’de dolanırken Ekvator Cafe’ye gitmeye karar verdim. Önceden benimseyip sevdiğim içnmidir, bende bir sempati uyandırmış olduğu içinmidir bilmiyorum, çok hoşuma gitti mekan. Ne zaman Taksim’e gitsem orada birşeyler yapmak istiyorum. Bu sebebini çözemediğim psikolojik bağlılığın sebebi oyunlar, promosyonlar, kampanyalar!

Yani pazarlamanın amacını bilsem de yemi yemeden duramıyorum.

Abu Dhabi

Abu Dhabi’den bir marka yaratmaya çalıştılar. Bu anlamda çeşitli çalışmalar yapıldı. Hem marka yaratma adına hem de şehirde turist çekme amaçlı yapılar yaratmak şeklinde çalışmalar oldu.

Abu Dhabi Harita Konum

Öncelikle bir logo çalışması yapıldı. Font Arapça gibi duruyor fakat Latin harfleri ile Abu Dhabi kullanılmış.

Yaratılan markanın gelişimini takip etmek için ve gereken stratejileri uygulamak için yönetim kademesinde bir kurul kuruldu. The office of the Brand  of Abu Dhabi, yani Abu Dhabi Marka Ofisi. Hükümetteki bu yeni kurumun iki temel görevi var. Birincisi markayı yaratmak; görsel ve yazınsal anlamda Abu Dhabi Emirliğinin varlığını marka ile bağdaştırmak. İkincisi, marka kimliğini korumak ve onu yönetmek.
İlk görev, Abu Dhabi Turizm Bakanlığı tarafından yönlendirilen, destinasyon pazarlama kampanyalarını yürütmeyi bünyesinde barındırıyor.
Diğer yerel  sektör kuruluşları bu pazarlama çalışmalarının meyvasını FDI olarak almayı umuyorlar.
Turizm açısından Abu Dhabi’nin çok net bir hedef kitlesi var: kültür avcıları. Bu grup, gezmeyi kendilerine birşey katmak, yeni ülkelerde yeni deneyimler peşinde koşmak olarak görüyorlar. Ve en önemli etken de maddi açıdan bir sıkıntıları yok. Hedefledikleri pazar UK, Almanya ve Fransa. Lüks peşinde koşan,  dünya çapındaki yenilikleri ilk elden denemek isteyenler. Bu kitle için Abu Dhabi’nin çekici yönleri: otantik, vakur, kültürel birikimi olan, sıcak ve insancıl, yenilikçi (kültür sentezi), petrol zengini, aktif bir iş merkezi, modern ve yüksek teknoloji sahibi, köklerine bağlı.
Zenginliklerinden bahsediyorlar, biraz resimlere bakalım mı?

Eğer Abu Dhabi bir kişi olsaydı kendisi için şunları söylerdi:

Sadece turistik mekan değilim. Dünyanın geri kalanı için daha geniş iddialarım var. Tatilciler için olduğu gibi iş gezisi yapanlar için de bu vaadim geçerli. Geçmişte doğmuş olabilirim fakat şimdiki dünyada sahip olduğum yerin farkındayım. Ülke olarak dünyanın geri kalanıyla güçlü ilişkileri olan barışçıl bir ülkeyim. Birçok ulustan insana ev sahipliği yapıyorum. Bizim değerlerimize, maddi gücümüze bakarsanız, para kazanmak için çok fazla uğraşmamız gerekmediğini göreceksiniz. Turizmden gelir elde edeceğiz diye öyle stret sıkıntı yapıp umutsuluklara kapılmıyoruz.

Abu Dhabi’nin Ekonomisine Genel Bakış

Birleşik Arap Emirlikleri’nin en yüksek enerji kaynaklarına ve GDP per capita’sına sahip emirliktir. Arap Emirliklerindeki petrolün %95’i, gazın %92’si burada. Ayrıca dünyada şimdiye kadar bulunan petrolün 9%’u, ve dünyadaki doğal gaz rezervinin yaklaşık 5%’i burada. 2010 yılı itibariyle hedefledikleri günde 4 milyon varil ham petrol çıkartmak.

Destinasyon Pazarlaması

Place Branding: Bir şehrin, bölgenin ve bir ülkenin ekonomik, politik, sosyal ve kültürel gelişimini marka stratejilerini ve diğer pazarlama tekniklerini kullanarak değiştirme eylemi (Kerr, 2006)

Destination Branding: Bir bölgeyi diğerlerinden farklı kılmaya yarayan ve onu tanımlayan bir isim, sembol, logo, kelime veya grafik tasarımların birleşimlerdir. Buna ek olarak, mekan ile eşsiz bir bağlantı içinde olup, içeriğinde akıllarda kalacak bir gezi anısı yaratma vaadini taşır. Tüm farklı özellikleri tek bir çatı altında toplayıp bir deneyim sunma, yani bir nevi hediye paketi sunmaktır. Kerr, 2006. Destinasyon Pazarlaması yazısına devam et

T&T Günlükleri – 2

Bu bölümde Thinker and Talker 2009 Kampının ikinci gününden bahsedeceğim.

2. Gün Reklamcılık (5 Oturum)

BİRİNCİ OTURUM

Konu hakkında ne söylesem yalan olur.

Konuşmacı: Salih Güngör

Salih Güngör siyahlar giymişti. Rahat bir insan olduğu tavırlarından kullandığı sözcüklerden belliydi. Kim olduğu hakkında bir fikrim yoktu. T&T sitesinde şöyle yazıyor:

” Salih Güngör, yaratıcılık hayatına 11 yaşında Gırgır dergisinde çizdiği karikatürlerle başladı. 14 yaşında Hürriyet Gazetesi’nde çizimlerini sürdürdü. Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi Grafik Ana Sanat bölümünde öğrenimini tamamladıktan sonra Güzel Sanatlar Saatchi&Saatchi’de illustratör olarak başladığı reklamcılığa, sanat yönetmeni ve yaratıcı direktör olarak devam etti. Ardından dört yıl TBWA İstanbul ajans başkanlığı görevini yürüten Salih Güngör, 2.5 yıl NewYork TBWA/Chait-Day’de proje bazında kampanyalara imza attı. Şu an yeni projelerini hayata geçirmekle uğraşan Salih Güngör, fikir bulmanın refleks olduğuna inanır, “Hayalleri olanlar, asla uyumaz” felsefesini benimser. 25 Kristal Elma, 3 Uluslararası ödül sahibidir.”

Çocukken Gültepe’de oturuyormuş. Futbol sever haşarı ve dersleri kötü olan bir tipik çocuk profiline sahip olduğunu anlattı. Daha sonra Gırgır dergisinde yaptığı çizimlere geçen tesadüf dolu anılarını anlatarak hoş zaman geçirmemizi sağladı. Bize anlattığı şeyler 3 aşağı 5 yukarı linkteki röportaj ile aynıydı. Arka cebindeki akıl defterini çıkartarak birkaç kulağa küpe olası söz söyledi. İstediğini bil, egonu yen. Hayat kabul etmektir. Ayrıca Ali Taran’ın Salih Bey’in yaşamında büyük önemi olduğu da konuşmadan çıkartılan bir diğer noktaydı. Salih Güngör Can Yücel – Anlamak isimli şiiri de konuşmada yer aldı.

İKİNCİ OTURUM
Konu: Reklam Hakkında Herşey
Konuşmacılar:
Özgür Doğan, Springer&Jacoby Metin Yazar
Kübra Sönmez ve Rahşan Tan, ParaMarka kurucuları
Barış Özaydınlı – Klan Ajans başkanı

Özgür Doğan, Boğaziçi Matematik mezunu, Kanada’da bir süre yaşamış ve hayatın orada çok yavaş olmasından bahsetti. Kendisi de zehir gibi maşallah. Bu oturum hakkında akılda kalması gereken şey reklamcınınn staışı bilmesi gerektiğidir. Reklamcılar yaratıcı fikirleri eyleme dönüştüren kişilerdir. Reklam kariyerinde yükselmenin yolu karar verebilmek ve seçici olabilmektir. Bahsedilen diğer konular 360 derece reklamcılık, Web 2.0’ın reklamdaki yeri yani sosyal medya (facebook, twitter), mass kanallardı. Bazen de bilindik reklamlardan farklı olup daha iyi etki bırakan şeylerden bahsettiler. Mesela Mentos ile kolanın buluşmasından doğan patlama etkisinin gösterildiği videoları 3 haftada 4 milyon kişi izlemiş. Bir de Gittigidiyor.com’ için şarkı besteleyen gençlerin videosu yani resmi söylemle ” viral filmler” da tanıtımda büyük önem taşıyormuş. http://www.dailymotion.com/video/x6sjhk_ah-anam-lahanam_shortfilms

Kübra Sönmez paramarka.com’u tanıttı. Barış Özaydınlı Önce Migros’ta sonra Unilever’de çalışmış şimdi Klan Ajans Başkanı olarak görev yapıyormuş. Bizlere Seth Godin ve Tom Peters isimlerini tanıyıp tanımadığımızı sordu ve özellikle Tom Peters okumamızı tavsiye etti.

ÜÇÜNCÜ OTURUM
Konu: İnternet Reklamcılığı
Konuşmacılar:
Ekin İlyasoğlu, Logaritma Pazarlama/Satış Sorumlusu
Emre Tümer, Netbook Media Genel Müdürü
Orkun Tekin, Reklamz Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı
Ali özen, Reklam Store Kurucu Ortak

Bu oturum esnasında reklam harcamalarının dağıtımı beni çok şaşırtmıştı.Harcamaların dağılımı şöyle: televizyon %52, basılı medya %34, açık hava %7, net %3, diğer %4. Net oranının bu derece düşük olmasını hiç beklemiyordum ama durum böyle arkadaşlar. Birçok sayısal veriyi de bizlerle paylaştılar.

DÖRDÜNCÜ OTURUM
Konu: Pazarlama İletişiminde Reklamın Yeri
Konuşmacılar:
Serhat Gürcü, Youth Republic Kurucu Ortağı (Genel Müdür)
Deniz İnce,Hayyen Enterprise Kurucusu
Eser Hakim, Marka Deneyim Danışmanı ( Oturum Moderatörü )

Eser Hakim, TRT1in siyah beyaz olduğu günlerden başladı konuşmasına. Reklamların nasıl geliştiğinden bahsetti bize. İlk reklamlardan da örnekler verdi.
Event Marketing’e değindi. Özgeçmişini ve e-mailini bizlerle paylaştı. Bu samimiyeti hoşuma gitti.
Tuğyan Çelik çok enerjik bir kişiydi. Belirtilen konuşmacılar arasında ismi geçmiyordu sempozyum esnasında fark ettik bunu. Kendisi yapılan reklam çalışmalarından örnekler sundu. Ve biraz geriye döndürdü bizi. İnternetle ilk tanıştığımız yılı hatırlayanınız var mı? 21.04.1993. İlk cep telefonu? O da 1994’te Türkiye’ye gelmiş. Yapılan ve akılda kalan reklam kampanyalarını özetleyeyim: Thirsty Black Boy, Absoluta World Reklamı, YKM Vitrininde yaşayan adam. Bu tür farklı reklamlara da Ambient Media deniyormuş kulaklarımızda küpe olsun.
Deniz İnce Leo Burnett isminden bahsetti. Önemli bir reklamcıymış Mr. Burnett. Bahsettiği bir diğer önemli  isim William Bill Bernbach, efsanevi Amerikalı reklamcıymış. Deniz ince ayrıca fMRI (functional Magnetic Resonance Imaging) olarak bilinen araştırma tekniğinin reklamcılıktaki yerinden bize bahsetti. fMRI’da akış şu şekilde oluyor, önce MR makinesi, sonra resim, sonra tepki, sonra yorum, sonra uzman, sonra sağlıklı bilgi, sonra da sahte bilgilerden kaçınmak.
Pazarlamacalılar insanları çeşitli özelliklerine göre gruplara ayırmışlardır. Toplum içinde bu grupların payları şöyle saptanmıştır:
A %1
B %9
c1 %18.9
C2 %31.6
D 28.5
E 10.8
Mesela Arçelik markasını ele alalım. A grubunu hefeledikleri zaman rekalm sloganları” Stil sizsiniz” oluyor. Ama C1 hedeflendiğinde “Arçelik demek yenilik demek” olarak piyasaya çıkıyorlar.
Ayrıca Howard Gossage reklamdan nefret eden reklamcı olarak literatüre geçmiş bulunuyormuş. Deniz İnci bu isimle ilgili de birkaç şeyi bizlerle paylaştı.

BEŞİNCİ OTURUM
Vak’a : İdeal’i Ararken…
Konuşmacılar:
Emin Çapa
Uğur Özmen

Emin Çapa’yı yakından görmek ve o yaydığı enerjiyi hissetmek apayrı bir konu. Öyle çok kapılıp gitmişim ki anlattığı şeylere bir tek not bile almamışım. Çok dobra, yetenekli ve birçok işin üstesinden gelebilecek bir insan. Mesela şunu anlatmıştı çok gülmüştük. Bizde bir sürü ekran var o anda hangi kanalda ne olduğunu izleyebiliyoruz.Bir gün baktım ekrana o da ne, Seda Sayan canlı yayında cüce yıkıyor. Herkes o kanalı açmış bakıyor. E biz haber yoğunlukta bir kanalız. Bizde de haber spikeri Güler Sabancı’yı canlı yayında yıkasın mı yani… Çok hoş vakitler geçirdikten sonra ikinci günü de böylelikle bitirmiş olduk.

T&T Günlükleri – 1

7 Mayıs – 10 Mayıs tarihleri arasında, Marmara Üniversitesi Haydarpaşa kampüsünde düzenlenen Thinker and Talker 2009 kampına katıldım. Buradan kampla ilgili görüşlerimi ve konuşmacıların söylediklerinden aklımda kalan kısımları sizlerle paylaşacağım.


Sempozyum 4 günlüktü. Ilk gün açılış yapıldı ve TEMA proje yarışmasında dereceye gidenlerin ödülleri verildi. Daha doğrusu yapılmış ve verilmiş, çünkü ilk gün okul dolayısıyla katılamadım. 2. gün satış-pazarlama günüydü, 3. Gün reklamcılık  ve 4. Gün de girişimcilik günüydü. Şimdi sizlerle bu güzel deneyimimi paylaşacağım. Bir seri oluşturup her gün için bir yazı yazmayı düşünüyorum.

1. Gün Satış ve Pazarlama (5 Oturum)

BİRİNCİ OTURUM

Konu: Pazarlama Ne Değildir?

Konuşmacılar:
Mustafa İçil, Google Türkiye Pazarlama Direktörü
Eren Kantarlı, Google Türkiye Ürün Pazarlama Müdürü

” Pazarlama ne değildir?” diye konuya girdi Mustafa Bey. İyi bir pazarlamacının özelliklerinden bahsetti. Vizyoner, bilgili, cesaretli, çevik, hayal gücü kuvvetli, iyi bir lider ve şanslı olması gerekiyormuş. Daha sonra pazarlamada kullanılan araçların 3 kolonluk bir listesini gösterdi. Bunlardan terim olarak “ SEM ve SEO” ‘yu ilk defa duymuştum. Arkadaşlar SEM Search Engine Marketing’miş yani arama motoru pazarlaması, SEO da Search Engine Optimization yani Arama Motoru ile nasıl daha yukarılarda çıkılır, konum nasıl iyileştirir bununla alakalıymış. Yine bana yeni olan bir diğer terim Ters ürün yerleştirme”ydi. Burada da gerçekte var olmayan bir markayı filmlerde kullanmak sonra o markanın çok ses getirmesi veya filmde çok dikkat çekmesi üzerine birisinin o ticari ismi satın alıp hayata geçirmesiymiş. Konuşmasının son kısımlarında da marka değerini oluşturan ögeleri sadakat, kalite hissiyatı, rekabet, güven ve bilinirlik olarak saydı. Pazarlamada olmazsa olmaz segmentation’un altını çizdi. Ve pazarda var olabilmek için resimlerle beraber sunduğu 4 özellikten bahsederek konuşmasını kapattı. Baykuş resmi ve bilgili olmak, maymun resmi ve çevik olmak, arı resmi ve verimli olmak, çita resmi ve hızlı olmak… Bu arada Mustafa Bey Google Alerts ve Google Trends’i anlattı. Burada özet geçeyim hemen. Google’da birisi “Sena Beşkardeş” diye arama yaptığında xyz123@gmail.com mail adresine bu bildirilsin istiyorum. Bu arandığı anda, günlük veya haftalık olarak bildirilsin dediğinde bunu gerçekleştiren servistir. Google Trends de aranılan kelimelerin oluşturduğu trendleri görmenize yarayan bir servis. Mesela yılbaşında Hadise’nin Düm Tek Tek yayınlandığında “Hadise” nin trend tablosunda bir yukarı çıkış olmuş. Aynı şekilde mayo bikini kelimeleri de yaz kış dönemleri sebebiyle dalga dagla bir trend veriyor.

Söz Eren Kantarlı’ya geçince kendisi herhalde terfi bekliyor olsa gerek ya da bir geçiş olsun diye espri yaptı, olayın içinde olmayınca tam anlayamadığımız bir söz söyledi, gülücükler mülücüklerden sonra başladı hedef kitlesi olan öğrenci segmentine google araçlarını anlatmaya.

“Intitle:tiyatro” yazıp arama yaparsanız sitenin başlığında tiyatro olan sonuçlar çıkacaktır.

“çay –akarsu -belediye” yazdığınızda içilen çayı ararsınız ama başına “-“ koyduğunuz terimlerin bulunmadığı metinler sıralanır.

“Hadise-Düm Tek Tek filetype:mp3” dediğinizde size dosya formatı mp3 olan çıktıları sunar

“kayıt site:marmara.edu.tr” dediğinizde marmara.edu.tr sitesi içindeki kayıt sayfasını sizin için bulur.

“hava İstanbul” yazınca meteoroloji.gov.tr ile olan ortak anlaşma sayesinde size hava durumu verir

“1200 TRY in GBP” merkez bankasındaki güncel verilerle size döviz hesaplarında yardımcı olur

Ayrıca Google Docs ve Google Takvim’in sağladığı kolaylıklardan bahsettikten sonra o günkü en kral sunumu yapmış olmanın gururu ile Peugeot 206’sına binip gitmiş olmalı Eren Bey 🙂

Kişisel fikrim, Mustafa İçil’in konuşmasından sonra tüm konuşmalar yavan geldi. İdol kıstasımı bir seviye daha yükseltiyorum artık. Eren Bey’den Mustafa Bey’e terfi ettirdim :]

İKİNCİ OTURUM

Konu: Youth Marketing

Konuşmacılar:
Merthan Kaleli, Microsoft Eğlence ve Cihazlar Ülke Müdürü
Deniz Sağlam, Freudenberg TR Vileda Marka Müdürü
Levent Soygür, Coca Cola Pazarlama Varlıkları Müdürü
Harika Gündem, Philips Healthcare HUB SEE Ülkeleri ve Türkiye  Pazarlama  Koordinatörü

Harika Hanım başladı konuşmaya, elinde verilerle pazarı tanıttı. Nüfusumuzun %50’si 30 yaş altında. Ortalama yaş 71. 1 kişinin 50 yıllık bir kullanıcı olma potansiyeli var. Yani yapılan pazarlama çok değerli. Peki trendlere geçersek onların oluşumunda etkili olan sosyal faktörler (referans kişi, arkadaş, aile, statü ve roller), psikolojik faktörler (öğrenme, algı, motivasyon) ve kişisel faktörler geliyor. Artık çocuklar 18 aylıkken marka ayırt etmeye başlıyorlar, 2 yaşında marka ismini telaffuz ediyorlar (bkz: Danone) ve ABD’de gençler 145 kere marka tartışıyorlarmış ki bu yetişkinlerin marka tartışmasının 2 katıymış. Gençliğin özellikleri de yenilikçi olmak, çabuk tüketmek, hızlı yaşamak, çabuk eskitmek, teknoloji odaklı ürünlerde aileleri etkilemekmiş.

Daha sonra sözü Merthan Kaleli aldı. Birçok siteden bahsetti bizlere. Microsoftun yarışmalarına davet etti. http://gencsengeleceksin.spaces.live.com/ , http://dreamsparktr.msakademik.net/ , http://imaginecup.com/ , http://www.microsoft.com/studentstobusiness/home/default.aspx , ve Liveintern@Microsoft adlı programlarından bahsetti. Kendisinin sunumundan kıyafetinden özensizliğinden pek memnun kalmadım. Ellerinde kalan son koz olan hotmailin Türkiye Pazar payı ile övündü, ama özensiz tutuk ve zamanlaması kötü sunumu ile de heartshare denilen insanın gönlünden geçen ürünlerin Pazar payında bir kayba uğradı.

Söz Deniz Sağlam’a geçince pek not almamışım o esnada. Ya çok akıcıydı sunum ya da biraz dağıldım herhalde J

Ve son olarak kendisini masada otururken bir hayli çok süzdüğüm, nasıl bir tip olduğunu anlamaya çalışıp asla ama asla bulamadığım kişi, Levent Soygür çıktı. Gıcık mı olsam acaba derken konuşmaya başladı ve kafamdaki o gıcık imajı bir yana helal olsun denilesi o imajı çizdi. Kendisi az fıkra anlatmadı sunumunu renklendirdi. Bizlere Milli takım Kore’ye giderken yayınlanmak üzere çekilen 4 adet reklam filmini de izleterek markasının reklamını yaptı. Planlamanın öneminden bahsederken şöyle bir fıkra anlattı. İstanbul’a bir tünel yapacaklarmış. Farklı yerlerden firmaları çağırmışlar ve görüşmelerde bilgi istemişler. İngiliz firması, “ Biz iki taraftan da eşzamanlı olarak tüneli kazmaya başlarız ve denizin altında tam ortada buluşuruz. Tüneller arasında maksimum 1 metre fark olur. 30 metrelik enindeki tünelde de 1 metreyi rahatlıkla düzeltiriz” demiş. Japon firması ise “Biz iki taraftan kazmaya başlarız ve tam ortada buluşuruz. Maksimum fark 20 cm olacak” demiş. Temel’i de çağırmışlar… Temel demiş ki “ Biz de iki taraftan kazmaya başlarız. Ortada buluşursak ne ala, yok buluşamazsak iki tane tüneliniz olur” demiş.

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Konu: Digital Marketing

Konuşmacılar:
Alemşah Öztürk , 41? 29! Ajans Başkanı
Nuri Çankaya, Microsoft Türkiye Grup Pazarlama Müdürü
Caner Sandıkçı, Reklamz Şirketler Grubu İcra Komitesi Başkanı
Yüce Zerey, Türk Hava Yolları E-Ticaret Müdürü

Alemşah Bey kendi işlerinden bizlere bahsettikten sonra, Google Video arama motorunun tanıtımı için yapılmış düşük maliyetli ve yaratıcı reklam çalışmaları gösterdi. Buraya linklerini koymak isterim ama bulamadım. Alemşah Bey’den istedim bakalım geri dönerse ilk işim linkleri buraya koyup kendisine teşekkür etmek olur. Daha sonra Augmented Reality den bahsetti ve http://ge.ecomagination.com/smartgrid/#/augmented_reality linkinden önce resmi print edin dah sonra solar veya wind power seçeneklerinden birini seçin. Kameranızı ve mikrofonunuzu açın. Siteye kamera ve mikrofonunuza erişme izni verin. Ve kameraya resmi tutun. Şaka gibi  Hatta ben videosu çektim buradan bakabilirsiniz: http://www.youtube.com/watch?v=h6kVzEOhiU0 veya youtube.com’da “augmented reality sena5k” yazarsanız da çıkıyor karşınıza.
Daha sonra Pınar Bücan sahneye çıkarak Doritos’un Kanka vs Sevgili yarışmasından bahsetti. Daha sonra Mobil TV ve telefonun Japonya’da kullanım amaçları gibi bir sürü farklı konuya değinerek ufkumuzu açtı. http://www.aerodeon.com.tr/ adresinde yaptıkları işlerle ilgili detay bulabilirsiniz.

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Konu: Satışta İletişim

Konuşmacılar:
Fetih Saygı, Eno Bilişim Ortağı
Turgay Aksoyer, TTNET  Kurumsal Satış Yöneticisi

Fethi Beyin söylediklerinden aklımda kalan “Gizli İkna Teknikleri” adındaki kitaptan bahsettiğiydi. Ayrıca AIDA modeli ile insanların etkilenme sürecini incelemişti. Bilmeyenler için AIDA modelinde 4 adım var. Sırası: Attention, Interest, Desire ve Action. Yani önce dikkatini çeker, sonra ilgilenmeye başlarsın, sonra onu istersin son olarak da harekete geçersin.

Sonra Turgay bey sahneye geçti. Özetle satış yapacağınız kişiyle görüşürken bir ön araştırma yapıp da gidin, onu dinleyin ve onu dinlerken yaşadığı heyecanı paylaşın, ilgilenin dedi. Kılık kıyafetinize özen gösterin, ASLA çamurlu ayakkabılarla gezmeyin, insanların tehlike aurasına girmeyin. Hatta uygulamalı olarak da gösteri bu tehlike aurası meselesini. Hoş ben onu psikoloji dersinde gördüğümde ismi bu değildi ama neydi hatırlayamadım, o sebeple olduğu gibi kabul ediyorum. Müşteriniz size fiziksel temasta bulunuyorsa siz de ona %50’si oranında karşılık veriniz. Buna %50 kuralı dedi kendisi. Ve asla yapılmayacak hataları sıraladı: Müşterinizle asla din, dil, ırk, siyaset, politika, takım gibi konularda tartışmayın hatta konuyu bile açmayın dedi.
Ve bilgi konusuna da gelirken çok alıp az verin dedi. İletişimin temel kuralı budur arkadaşlar dedi. Çok efektif bir sunum tarzı vardı,konsantrasyonu dağıtmıyor aksine sürekli olarak dikkati çekmeyi başarıyordu, çok beğendim.

BEŞİNCİ OTURUM

Konu: Becel Vaka Çalışması

Konuşmacı:
Işıl Bayraktar, Becel Ürün Müdürü

Işıl Bayraktar, İzmirli genç bir bayan. Yanılmıyorsam Boğaziçi İşletme mezunuydu. Becel’in “Kalbini sev kırmızı giy” kampanyasından bahsetti bizlere. Becel Türkiye’de 18 yaşındaymış. Hedef kitlesi de 35-40 civarı bay ve bayanlarmış.

Durum özetle budur. Bir sonraki yazımda da sempozyumun 2. gününü sizlerle paylaşacağım.
Keyifli günler 🙂