Kategori arşivi: Genel

Organik Jean

Organik olmayı, doğal olmayı ilkin yiyeceklerde gördüğümü hatırlıyorum. Hafızam yanıltmıyorsa tabii.. Daha sonra birçok şirket çevreyle dost, dönüşüme elverişli ürünler kullanarak ‘yeşil’ olma yolunda ilerledi. Derken birileri organik tişört çıkartık dedi, olay tekstile geçti. Organik ev de duyduk (Yeniliyor mu ne yani diyesi geliyor insanın..)

Ben bu haberi görünce hem güldüm hem de ilginç geldi ve paylaşayım dedim.
Şimdi organik tekstil ürünleri ilk aklıma geldiği gibi yenilebilir demek değil, üretiminde kullanılan koton yani pamuk bu galiba, tamamen doğal olarak üretilmiş oluyor bu sebepten üretilen ürün de organik olarak adlandırılıyor.
Organik tekstil ürünleri pazarda zaten mevcuttu bu çok yeni birşey değil. Hatta birkaç bilinir blucin markası da organik blucin ile pazarda bulunuyor. Fakat Brezilyalı blucin markası Tristar ilginç birşey yapmış. sadece organik olarak yetişen pamukları kullanmıyorlar..

P.S: Organik olmayan pamuk üretiminde 3x zirai ilaç kullanılıyor. Organik pamuk üretiminde 1x zirai ilaç kullanılıyor. Ayrıca yıkama işlemince kullanılan su da az oluyor. Net kar: 2x daha az zirai ilaç kullanılıyor + su tasarrufu

Jean’i buzdolabına atıyorsunuz 24 saat içinde bütün bakteriler ölüyor. Yıkama yok. Ayrıca bu dondurma – çözdürme işlemi ile kotun dokusu yumuşuyor ve her seferinde ilk formuna kavuşuyor, güzelleşiyormuş.


Fikir ilginç ama işlevsellik kısmına bakmak istiyorum? E pislik kir pas ne olacak? Lekeler falan?
Bu dondurucuya atma sağlam lekelerden kurtulmanıza yaramıyor. Çok kirlenince yıkamak lazım.. Fakat kullanıcılar detaylara önem veriyorlar ve bu da bir detay. Nasıl ki yırtık, taşlanmış, desenli gibi birçok tür var, bu da başka bir özellikli… Işıklısı seslisi de çıkar.. Ayrıca kotun üstüne makarna sosu döktüyseniz tersini çevirip giyebiliyorsunuz. Her iki tarafı kirlenince artık mecbur yıkayacaksınız..

Marka’nın sahibi Jandira Barone’a göre kotlar organik pamukla üretilmiş olan Brezilya ürünü olmanın dışında kimyasal ve su kullanımının minimizi edildiği doğayla dost bir ürün. Çünkü kot yapımında kullanılan Top 9 kimyasalın 5’i kanserojenmiş. Barone bu noktaya değinerek markanın yeşil’e olan bağlantısını vurguluyor..

Bu arada kotun satış fiyatı 150 dolar. Ve yine bu alerjen bünyeler, doğa dostu olup fark ödemek isteyenler dışında kimler alır ben bilemedim. Ama ilginç mi? ilginç.. Durum böyle giderse evlere alınacak yeni gereçlerimiz:
Bir adet kıyafet dondurucusu, raflı.. çorap bölmeli… (dondurucu, ozona zarar)
Kot ısıtıcısı (bunun kışı da var sonuçta..)
Veya kotu mikrodalga fırında ısıtmak gibi yeni deneyler..

Abu Dhabi

Abu Dhabi’den bir marka yaratmaya çalıştılar. Bu anlamda çeşitli çalışmalar yapıldı. Hem marka yaratma adına hem de şehirde turist çekme amaçlı yapılar yaratmak şeklinde çalışmalar oldu.

Abu Dhabi Harita Konum

Öncelikle bir logo çalışması yapıldı. Font Arapça gibi duruyor fakat Latin harfleri ile Abu Dhabi kullanılmış.

Yaratılan markanın gelişimini takip etmek için ve gereken stratejileri uygulamak için yönetim kademesinde bir kurul kuruldu. The office of the Brand  of Abu Dhabi, yani Abu Dhabi Marka Ofisi. Hükümetteki bu yeni kurumun iki temel görevi var. Birincisi markayı yaratmak; görsel ve yazınsal anlamda Abu Dhabi Emirliğinin varlığını marka ile bağdaştırmak. İkincisi, marka kimliğini korumak ve onu yönetmek.
İlk görev, Abu Dhabi Turizm Bakanlığı tarafından yönlendirilen, destinasyon pazarlama kampanyalarını yürütmeyi bünyesinde barındırıyor.
Diğer yerel  sektör kuruluşları bu pazarlama çalışmalarının meyvasını FDI olarak almayı umuyorlar.
Turizm açısından Abu Dhabi’nin çok net bir hedef kitlesi var: kültür avcıları. Bu grup, gezmeyi kendilerine birşey katmak, yeni ülkelerde yeni deneyimler peşinde koşmak olarak görüyorlar. Ve en önemli etken de maddi açıdan bir sıkıntıları yok. Hedefledikleri pazar UK, Almanya ve Fransa. Lüks peşinde koşan,  dünya çapındaki yenilikleri ilk elden denemek isteyenler. Bu kitle için Abu Dhabi’nin çekici yönleri: otantik, vakur, kültürel birikimi olan, sıcak ve insancıl, yenilikçi (kültür sentezi), petrol zengini, aktif bir iş merkezi, modern ve yüksek teknoloji sahibi, köklerine bağlı.
Zenginliklerinden bahsediyorlar, biraz resimlere bakalım mı?

Eğer Abu Dhabi bir kişi olsaydı kendisi için şunları söylerdi:

Sadece turistik mekan değilim. Dünyanın geri kalanı için daha geniş iddialarım var. Tatilciler için olduğu gibi iş gezisi yapanlar için de bu vaadim geçerli. Geçmişte doğmuş olabilirim fakat şimdiki dünyada sahip olduğum yerin farkındayım. Ülke olarak dünyanın geri kalanıyla güçlü ilişkileri olan barışçıl bir ülkeyim. Birçok ulustan insana ev sahipliği yapıyorum. Bizim değerlerimize, maddi gücümüze bakarsanız, para kazanmak için çok fazla uğraşmamız gerekmediğini göreceksiniz. Turizmden gelir elde edeceğiz diye öyle stret sıkıntı yapıp umutsuluklara kapılmıyoruz.

Abu Dhabi’nin Ekonomisine Genel Bakış

Birleşik Arap Emirlikleri’nin en yüksek enerji kaynaklarına ve GDP per capita’sına sahip emirliktir. Arap Emirliklerindeki petrolün %95’i, gazın %92’si burada. Ayrıca dünyada şimdiye kadar bulunan petrolün 9%’u, ve dünyadaki doğal gaz rezervinin yaklaşık 5%’i burada. 2010 yılı itibariyle hedefledikleri günde 4 milyon varil ham petrol çıkartmak.

Destinasyon Pazarlaması

Place Branding: Bir şehrin, bölgenin ve bir ülkenin ekonomik, politik, sosyal ve kültürel gelişimini marka stratejilerini ve diğer pazarlama tekniklerini kullanarak değiştirme eylemi (Kerr, 2006)

Destination Branding: Bir bölgeyi diğerlerinden farklı kılmaya yarayan ve onu tanımlayan bir isim, sembol, logo, kelime veya grafik tasarımların birleşimlerdir. Buna ek olarak, mekan ile eşsiz bir bağlantı içinde olup, içeriğinde akıllarda kalacak bir gezi anısı yaratma vaadini taşır. Tüm farklı özellikleri tek bir çatı altında toplayıp bir deneyim sunma, yani bir nevi hediye paketi sunmaktır. Kerr, 2006. Destinasyon Pazarlaması yazısına devam et

Marka: Abercrombie & Fitch Co. (Abercrombie)

Blogumun ilk zamanlarında yazmak istediğim bir konuydu. Vakit bu vakitmiş meğer…
Konumuz Abercrombie & Fitch (A&F).

Bir İstanbullu için A&F, Beşiktaş, Bakırköy veya Kadıköy pazarından alınabilecek normalden biraz daha pahalı olan, üzerinde geyikimsi bir imge bulunan hoş renkli genç işi bir marka sayılıyor. Bizim için bir Zara’dan pek farkı yok gibi duruyor. Fakat sevgili blogseverler olay aslında hiç öyle değil. A&F’nin imajı sizin, benim, Hamlet’in, Aslı’nın bildiği imaj değil. Çünkü Aslı gerçek Abercrombie mağazası görmedi. Ben? gördüm efendim.. En sonra paylaşıyorum bu bilgimi.. Ayrıca belirtmem lazım, Abercrombie mağazası dünyada sınırlı.. Ferrari gibi, Lamborgini gibi. Çünkü patron siz değilsiniz o. Ona ulaşmak için yol katetmeniz lazım.
Nerelerde mi var?
Amerika, Kanada, İtalya(sadece Milano), Japonya (sadece Tokyo), İngiltere (sadece Londra).
yani Amerika ve Kanada’da çok yaygın fakat diğer yerlerde toplamda 3 adetcik var.

A&F bay bayan çocuk için tişörttü, gömlekti, kot pantolondu, parfümdü bu gibi şeyler satan bir giyim markası. Asıl hedef kitlesi 18-22 yaş arası gençler.

Haydi bakalım bu markayı bütünleşik pazarlama iletişimini ele alış şekliyle bir inceleyelim.

Marka: Abercrombie & Fitch Co. (Abercrombie)
1999’da Amerikadaki satışı: 1.04 milyar dolar
1999 net geliri: 149.6 milyon dolar

Yüksek gelirliler için casual diye tabir edilen giyim ürünleri, aksesuarlar üretiyor. Modayı takip eden kesime satmaya çalışıyor. Marka imajını korumak için birinci kalite promosyon ürünleri kullanıyor. Genelde son trendleri takip ediyor. Markanın var olduğu pazara bakarsak Amerika’da Perakende giyim sektörü, rekabetin çok yüksek olduğu bir sektör.

Abercrombie’nin birincil rakipleri: Gap Inc. (The Gap, Banana Republic, ve Old Navy) ve J. Crew.

Marka Konumlandırma: Pazarın rekabetçi durumu dolayısıyla Abercrombie & Fitch müşterilerin isteklerine odaklanmak zorunda. Yüksek kalitede hizmet sağlayarak rekabetçi ortamda avantajı konumunu korumak zorunda.

Markanın başarılı olduğu alanlar marka imajı, hizmet ve kalite üstünlüğü. Markanın başarısı bu mesajını vermede ve bu üstün olduğu alanlar konusunda müşteriye sağlıklı biçimde ulaşabilmesinde yatıyor. Yani rakiplerine markalara kıyasla…Aynı anda da kar marjını sağlıklı bir biçimde koruyor.

Abercrombie & Fitch kendisini şöyle konumlandırıyor:

The Gap for Generation Y with its flagship stores.


Çevirmek zor ama
En çok satan ürünleriyle Y jenerasyonu için bir geçit. şeklinde çevirebilirim.
18 – 22 yaş arasını hedefleseler de reklamlar, pazarlama aktiviteleri genelde gençleri hedef aldığını gösteriyor.

Veeeeeee erotik yani seks içerikli şoklayıcı pazarlama faaliyetleri var… Sınırları da geniş.. Yani geniş derken, hem homoseksüel hem de heteroseksüelleri hedefleyen seks içerikli reklamlar yapıyor. Malum bu çağdaki gencin merakı o yönde olunca marka da bundan faydalanmak için o yöne eğiliyor. Bu tür pazarlamaya Shockvertising deniyormuş. Aklımızda bulunsun.
Hemencecik web sitesinden bir görüntü ile gözlerimizi gönüllerimizi renklendilerim…


Neler var shockvertisingde ve Abercrombie’nin pakedinde?
Provokatif resimler (Bruce Weber çekiyormuş)
Resimlerde kimler neler var?
İki cinsiyetten atletik yapılı, yarı giyinik, ve seksi tavırlar içerisinde bulunan insanlar, çıplaklık, alkol,
voyörizm (röntgencilik), homoerotiklik, arzulama, düş kırıklığı gibi ögeler.
Weber’in resimleri tahrik edici, harekete geçirici, baştan çıkarıcı, iç dünyayı çalkalayıcı, istek uyandırıcı…

Yani gençleri yakıyor geçiyor biçiyor. Öyle diyeyim. Başarı da işte bu resimlerden geliyor.

Son söze gelirken, markanın geleceğine bakalım isterim. Yolu açık… Fakat aynı şekilde seks içerikli reklamlara devam etmeli. Trendini ancak bu şekilde canlı tutabilir.


Son sözden sonra asıl eğlenceli kısma geliyoruz. Hiç bir gerçek Abercrombie mağazasına girdiniz mi?
Efendim ben girdim. Ortam şöyle: Yarı karanlık hafif loş bir ortam… Kapıda kocaman bir abercrombie giydirmesi yapılmış pano var. Onun önünde bir yakışıklı duruyor. Kot pantolon, gömlek, tabii ki de gömleğin önü iliklenmemiş. Kaslı bir vücut çarpıyor gözünüze ve yüz de çok fena değil.. Karşısında bir bayan aynı hoşlukta, kıyafetine bakamadım ama kadınsılığı öne çıkartacak şeyler giymiş olmalıydı.. Elinde polaroid makina..
Tabi şunu söylemedim. Mağazaya girebilmek için dışarıda 4-5 metrelik bir kuyruk var.. Girince bu manzara ile karşılaşıyorsunuz ve o yakışıklı gencimizle resim çektirebiliyorsunuz.. 🙂
BKZ:

Ve bu şekilde de koyup elinize veriyorlar anı diye…
İçerisi karanlık demiştim. Tabii ki de müzik çalıyor böyle neredeyse disko gibi.. Bir disko topu yok 🙂 Dans edenler var.. Eee tezgahtarların işi ne sandınız? Dans etmek!! Öyle yardım etmek zorunda da değiller. Kafalarına göre 🙂

Kasa kuyruğu dışarıdaki kuyruğun yarısı kadar vardı. İçeride resim çektirmiyorlar fakat bir tane çekmeye çalıştım…

Ve kıyafetler de bakmaya elverişli şekilde dizilmemiş. Görmeye, görüp hemen almaya göre yerleşetirilmiş. Gardrobunudaki gibi katlı katlı duruyorlar birbiri üstüne. 🙂 Yani alıcısı zaten biliyor bunun neye benzediğini alsın kasaya gitsin şeklinde..

Hey gidi koca dünya diyorum.
ve bir sonraki yazıma ne yazsam diye düşünerek (hoş aklıma var birşeyler) yazımı bitiriyorum.

Geyikten bahsetmedim ya, geyik bunların logosu geyik 🙂

Birkaç gerilla pazarlama örneği 2010

Birkaç gündür gözüme çok hoş yeni guerilla marketing örnekleri çarpıyor. Ben de biraz toplayayım bunları bloguma koyayım dedim.
Ben Amsterdamdayken yakalama şansım olmadı fakat yılbaşında Amsterdam’da MiniCooper’ın guerilla marketing yaptığını görenler olmuş 🙂
Bunu Cengiz Çatalkaya’nın Pazarlama Blog’unda da gördüm fakat tahminimce asıl kaynak ingiltere kaynaklı bir blog: www.litmanlive.co.uk.

Bunun dışında bir başka guerilla marketing örneği daha var. Kophenag’daki bir hayvanat bahçesi yapmış, bakalım resimlere: