Kategori arşivi: Reklam

Ambient Advertising (Ortam Reklamı)

Çok düşük maliyetli ama çok hoşuma giden bir reklam, Electrolux elektrikli süpürge reklamını görüyorsunu yukarıda…

Ambient reklamı olarak kulağı en az tırmalayıcı biçimde çevirdiğim reklam türünü kısaca özetleyen ve örneklerle zenginleştiren bir yazı oldu bu.

Ambient reklamı ilk önce İngiltere kökenli mecralarda kullanılmıştır. Daha sonra da reklamcı jargonuna eklenmiştir. Daha önceki bir yazımda MiniCooper’in yılbaşı sonrasında Hollanda’da yapmış olduğu çok başarılı bulduğum bir reklam örneğini sizlerle paylaşmıştım. Bu reklam hem Guerilla hem de Ambient kategorisinde değerlendirilebilir.

Ambient Advertising (Ortam Reklamı) yazısına devam et

Chanel No 5, Audrey Tautou

Şu anda Türkiye’de gösterilmediğini duyduğum bir Chanel reklamını bloguma konu yapmak istedim. İskoçyada reklam panolarını süslüyor. Avrupada da birkaç yerde gösteriliyor olmalı çünkü internette çok fazla blogda ve websitesinde bu reklam hakkında yazılarla karşılaştım. Reklamın yönetmeni Jean-Pierre Jeunet. Pierre Juenet ile yapılan bir röportajı aktararak başlayayım.
»Her zaman gece trenlerini ve onların büyüsünü sevdim: insanın aklında soru işaretleri bırakmak için çok büyük bir olanak tanıyor. O trende bir kadının bir erkekle tanışma fikrini gerçekten çok sevdim. Her ikisi de birbirini düşünüyorlar. Birbirlerine ulaşamamanın getirdiği pişmanlığa rağmen hayatlarına devam ediyorlar. Kader ve tesadüflerle oynamayı seviyorum. Kadının hipnotize edici kokusu ile hikayenin yürüyüp gideceğini biliyordum. Soyut olana şans vermeliydik. (Soyut = intangible)

Chanel 5 ve parfümün yeni yüzü Audrey Tautou. Chanel No.5 ‘ın bundan önceki yüzü Nicole Kidman’dı. Nicole Kidman 2004’te 2 dakika süren reklam filminde oynayarak £18 milyon almıştı.Audrey’in seçilmesi çok yerinde bir karar Chanel için çünkü Audrey genç Coco Chanel’i simgeliyor. Kendisini Amelia filminden ve The Da Vinci Code filminden hatırlarsınız. Genç, kendine has bir saflığı, güzelliği ve çekiciliği var. Ayrıca çok naif ve duru bir bakışa sahip. Audrey’in seçilmesinin sebebi bence mevcut pazarı korumak ve daha genç kitleyi de müşteri çemberine çekmek. Şimdi reklam filmini inceleyelim:

İki yabancı arasında geçiyor. Tatou ve Travis Davenport Paris’ten İstanbul’a Orient Express ile geliyorlar.

Aralarında bir konuşma geçmiyor. Sadece renkler, görüntü ve İstanbulun güzelliği konuşuyor…

Ve arka planda çalan şarkı: Billie Holiday – “I’m a Fool to Want You” (Seni istediğim için aptalım).  İkisi de birbirlerine karşı bir çekim hissediyorlar, ve son olarak yanılmıyorsam Haydarpaşa tren istasyonunun içinde birbirlerini buluyorlar. Ve kamera açısı değişince farkediyoruz ki o da ne? Chanel logosu var…

Reklam filminin uzunluğu 2 dakika 25 saniye. Aslında bu rekalm filminin bir de gerçek filmi var. Mayıs 2009’da reklam filmi çekildi. Aynı zamanda da Fransa’da Audrey’in başrolde olduğu Coco Avant Chanel’in ilk gösterimi gerçekleşti. Chanel 5 sayısı ile biraz takıntılıymış diye okudum.

Chanel No5 ile ilgili olarak:

1953’te  Marliyn Monroe’ya sormuşlar… Geceleri ne giyersiniz diye, kendisi de sadece Chanel No.5 demiş… Chanel No.5’ın durmak bilmeyen başarısında celebrity endorsement (ünlü kişilerin bir ürün ile bağdaşması sonucu ortaya çıkan, ürünün yararına sonuçlanan bir pazarlama türü) etkisini görüyoruz arkadaşlar 🙂 Kadın = Marliyn Monroe = Chanel No.5

Ayrıca 2009 yılı Chanel No.5’ın 88.yılı!

5 rakamı parfümün yaratıcısı Gabrielle Chanel’in uğurlu rakamıymış. Birçok tarihin 5 olması ile bunun biraz takıntı olma yolunda olduğunu iddia etmek mümkün. Mesela kısa filmin TV’de gösterime girmesi 5 Mayıs yani 05.05.

KFC asfalta, yangın musluğuna reklam vermiş!

Reklama ayrılan bütçelerin kısılması ile 2010 yılı ilginç reklam ve pazarlama örneklerine şahit olacağımız bir yıl olacak gibi gözüküyor. Bu trendin ilk örneği Kentucky Fried Chicken’a (KFC) ait. Amerika’nın Indiana eyaletindeki iki şehir KFC’nin logosunu sadece beyaz renk kullanarak  yerel yangın musluklarının üstüne basmasına izin verdi. Bu şekile KFC kızarmış tavuk kanatlarının reklamını yaparken yangın musluğu ile kurulacak bağlantı sayesinde akıllarda kalmayı farklı olmayı planlıyor. Kampanyanın maliyeti 20 bin dolar. Peki getirisine bakalım. Kaç kişiye ulaşacağı konusu ise  limitsiz.

KFC yangın musluklarının tamiri, geliştirilmesi ve boyaması gibi genel masraflarını karşılayacak. Çünkü bu iki şehirde de bu tür masfrafları karşılayacak bütçe olmadığından böyle bir imtiyaz veriyorlar.
Geleneksek reklamcılık sonlanıyor da artık yaratıcı bir reklamcılık mı başlıyor? Hoşgeldin 2010 başka neler getirdin bize?

Linkteki videoda KFC asfalt üstüne reklamını koyuyor. Yine tamiratın masrafını karşılamak sureti ile tabii ki…  Re-Freshed by KFC! 🙂

United Airlines ile uçan yolcunun gitarı kırılınca…

Bazen ne kadar dikkat edilse de elde olmayan sebeplerden dolayı birşeyler hasar görmez mi? Ya dizüstü bilgisayarımıza çay dökülür ya da sakındığımız bir eşyamız zedelenir. Sizlere şimdi anlatacağım olay aslında ilginç.

Dave Carroll isimli Kanadalı müzisyen bir şarkı yazmış ve buna bir de klip çekmiş. İsmi “United Breaks Guitars” Yani ” United (havayolu şirketi ima ediliyor) gitarları kırıyor”. Dave Carrol United Airlines yolcusu olarak Halifax’dan Chicgo’ya uçuyor. Bagajlarını kontrol ettiğinde gitarının kırılmış olduğunu fark ediyor. Tazminat olarak 1.200$ talep ettiği hava yolu şirketi bu ödemeyi yapmayı reddedince Carrol kendince bir protesto olarak bu şarkıyı yazıyor ve klip çekiyor:

United Breaks Guitars olarak youtube.com’da aratabilir veya linke tıklayarak de izleyebilirsiniz.
Bu tarihe kadar yakşlaşık 6 milyon kişi bu klibi izlemiş. Carroll The New York Times gazetesine verdiği demeçte şöyle diyor: Bu şirket tüm gelir gurubundan insanlara, tüm coğrafyalara ve farklı ülkeden insanlara hizmet veren bir şirkettir. Hiçbirimiz saygısız ve ilgisizce bir tutuma şahit olmak istemeyiz.

Fakar Carroll’un umduğu demeçten de anlaşıldığı gibi şirketin satışlarını azaltmak tepkisini belli etmekti. Fakat umduğu gibi negatif bir etki yaratmak bir yana, şarkı United Airlines ismini tüm dünyaya yayan bir reklam haline geldi.

Forrester tarafından yürütülen araştırmaya göre yolculan %75’i havayolu şirketi seçerken hangi havalimanına indiğine bakıyor ve havayollarının yaklaşık %70’i uygun kalkış/varış saat seçenekleri sunuyor. Bugün, havayolu şirketleri sadece fiyat yönünde rekabet ediyorlar, marka olmalarının pek fazla önem teşkil ettiği söylenemez.

Eğer United Airlines Carroll isminden yararlanmayı becerirse belki de çok iyi bir PR kaynağı yakalayabilir.

Reklam aynası

Sizlerle çok yeni olmayan ama yeni yeni yaygınlaşan bir reklam aracından bahsedeceğim. Ayna… Orta ve yüksek sınıfa hitap eden kimi mekanlarda kullanıldığına şahit olanlar olmuştur. Ben kendimden bahsedeyim. Mid point isimli mekanda yemeklerimizi yedikten sonra lavaboya girdim. Elimi yıkamak için aynaya yaklaştığımda sensör sayesinde beni fark eden aynada bir görüntü belirdi. Işıklarla şöyle bir yazı çıktı. Farklıydı dikkatimi çekti. ‘Buraya reklam verebilirsiniz! Telefon . . . ‘
Daha önceden fethedilmemiş bir topraktı aynalar. Lavabo evyesinin içine kadar reklamcılar istila etmişleri ama ayna hakikaten aklıma gelmezdi. Lavabonun içi derken Cevahir AVM’deki lavabo evyesinin içinde dökülmüş bir saçı andıran siyah çizgi görüyorsunuz. Su atıyorsunuz fakat geçmiyor. O sırada Revivogen markası gözünüze çarpıyor, Lavaboya dökülen saçlardan bunaldınız mı? gibi bir tümce ile mesajını iletiveriyordu.

Lavabolar kadar farklı olmasa da, bence reklam aynası kesinlikle rabet görecek ve zamanla da alışacağımız hatta rahatsız olabileceğimiz bir reklam aracı olarak görüyorum.

Biraz araştırdım, Bena Medya Pazarlama bu kampanyaları yürütüyormuş. Ve Ocak 2009da başlamışlar. Ben MidPoint’te rastladım. Bunun dışında Mirror, Cafe De Paris, Sahan Restorantları, Bebek Kahvesi, belgo, Ghetto, Blackk, Al Jamal, It’s a Joke ve Salomanje’de de kullanılıyormuş.

Carte D’or ve Unilever bu yolla reklam vermeyi deneyen firmalar arasındaymış.

Sadece yakınlaştığınızda sensöz sizi fark ettiği için uzaklaştığınızda ayna yine ayna görünümüne kavuşuyor. Bu sayede turnike mantığı ile reklamın kaç kere gösterildiğini yani kaç kişiye ulaştığınızı rakamsal olarak elde etme imkanınız da var.

Derslerde, seminerlerde hep şunu duydum: ‘Reklamın satışla pozitif etkisi’ Doğrudur tabi ki de reklamın satışa pozitif etkisi vardır fakat bu etki hiçbir zaman ölçülemez. Belki o sırada rakip fiyatları artmış o yüzden sizin ürününüze talep artmıştır. Bunu tam olarak ölçemeyiz. Bu sayede en azından reklamın kaç kişiye ulaştığı konusunda bilgi sahibi olabiliriz.
(Not: Ben olayı incelemek için aynaya yaklaşa uzaklaşa elimle sensörün yerini keşfetmeye çalışırken 5 kere aktive etmişimdir, bir kişiyi tekrar tekrar sayma gibi bir hata da kaçınılmaz.)

Mesela bu Midpoint Beyoğlu erkekler tuvaletindeki ayna:

Burası da yine Midpoint… Uzaktan böyle:

Aynaya yaklaşınca da hop böyle:


Bence bunu çok zekice kullanmak lazım. Hazır daha yeni iken her gören inceleyecektir. Böylece reklamın amacı olan müşteriye ulaşma kısmında en verimli zamanlar bu zamanlardır.